Bunları Biliyor musunuz?
Bunları Biliyor musunuz?
Paulo
Coelho’nun, tüm dünyada birkaç on milyonun üzerinde satan bir kitabının,
Mevlana’nın menkıbesinin tıpatıp aynı olduğunu…
Batı’nın
allayıp pullayıp, kehanetleri ile ilgili milyonlarca kitap basarak aynı zamanda
para da bastığı, Macaristanlı bir Yahudi aileden gelen Nostradamus’un kehanetlerini,
kendisinden 350 yıl önce yaşamış olan Muhitini Arabi’den aktardığını... Muhitini
Arabi’nin, Nostradamus tarafından beyan edildiği açıklanan tüm kehanetleri daha
Nostradamus doğmadan 350 yıl önce çoktan söylemiş olduğunu…
Amerikalılar’ın,
Kızılderililer’e, güya üşümesinler, soğuktan korusunlar diye verdiği
battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırarak onları hiç kurşun atmadan ve
kendilerinden fire vermeden bulaşıcı hastalıkla kırdıklarını…
Abraham
Lincoln, Elvis Presley gibi bir çok ünlü Amerikalı’nın, Çeşme kökenli, deniz
savaşında esir düşmüş Osmanlılar’ın birkaç ayrı yerden sonunda Amerika’ya
götürüldükten sonra doğmuş torunları olduklarını... Bunlara Mel’un can
denildiğini... Yani esir düştükleri ve ayrı bir kıtada, apayrı kültür ortamında
izole edilirken lanetli olduklarını düşünüp kendilerine mel’un
dediklerini…Bunların 1990 ların sonlarında Amerika’da kök salmış nesillerinde
Akdeniz anemisi çıkan genç bir çocuğun babasının, normalde bir Amerikalı’da
olmayacak bu hastalığın mutlaka Akdenizli geni taşıyor olmaları gerektiği
doğrusu ile yola çıkarak yaptığı araştırma sonunda köklerinin İzmir, Çeşme’ye
dayandığını, Çeşme’de Çiftlik Köy’de bir Mel’un Can Evi açarak her sene gelip
anmalar yaptıklarını ama bunu sadece birkaç yıl ancak sürdürülebildikten sonra Amerikan
yetkililerinin girişimi ile mecburen bitirilip, Mel’un Can Evinin de kaptanlık
okuluna dönüştürüldüğünü….
İspanyollar’ın
Güney Amerika’ya ayak basmaları sonrasında derin bir kültürden gelen 90 milyon
Tupi yerlisinden, 80 milyonunu yok ettiklerini...
Belçika’da
(ve Hollanda’da da) yaşayan halkın Volan ve Flaman olarak iki gruptan
oluştuğunu ve aralarında uçurumlar olduğunu, birbirlerinin dillerini
konuşmayıp, birbirleri ile mümkünse yan yana bile oturmadıklarını, Bağımsız
ülkeler olmak istediklerini.
Fransız
dediğimiz insanların, 35 ayrı kökenden geldiğini. Ama hepsine Fransız
olduklarının öğretildiğini...
İngiliz
- Fransız ortak yapımı Concorde uçaklarının tüm alt çalışmaları ve yatırımları
bittikten sonra, Fransızlar’ın, uçağın isminin Fransızca’da olduğu gibi
Concorde olarak yazılması İngilizce’de olduğu gibi Concord olarak yazılamaması
için neredeyse milyar dolarlık yatırımlarından vaz geçecekken,
İngilizler’in,
ismin Concorde olarak yazılmasını kabul ettiklerini...
İngilizler’in
Hindistan’daki yerli dokumacıların ellerini bilekten keserek, ülkede dokuma
ürün üretecek esnaf kalmadığı için kendi ürünlerini Hindistan’a
pazarladıklarını...
İngilizler’in,
Hindistan’daki ahşabı çok kıymetli olan ve mobilyacılıkta ve dekor işlerinde
kullanılan tik (teak) ağaçlarını hoyratça keserek, Hint ormanları çorak
alanlara çevirdiğini…
İtalya’nın
kuzeyi ve güneyi arasında husumet olduğunu, güney bölgelerinin ikide birde
bağımsızlık istediğini ve hatta yakın bir tarihte bir ara bağımsızlık bile ilan
ettiklerini...
Baş
rolünü Pierce Brosnan’ın oynadığı çocukluğumuzun vazgeçilmez romanı Robinson
Crusoe filmini izleyenlerin, çocukluğumuzda bizi cezbeden keçi, tavuk
yetiştirmek, buğday mısır ekmek, tarım yapmak, doğayla mücadele etmek gibi bir
tema üzerine kurulmadığını, Robinson’un kurtardığı ve Cuma adını
verdiği
yerliye kendini “Efendi” olarak tanıttığı, yerlinin dilini
öğrenmeyip,
yerliye kendi dilini öğrettiğini ve yerliye derhal kendi kitabı İncil’i
vererek, onu kendi inancına çekmeye çalıştığını görüp filmin vermeye çalıştığı
mesajını çok açık anlıyorlar: Film tamamen Robinson’un (ve tabii doğal olarak
ait olduğu –giller- türü familyasının) gittiği her yerde “Efendi” olduğunu,
ayak bastığı her yerde artık dilin İngilizce olacağı ve ve kitabın da
Robinson’un kendi inancına ait olan İncil olacağı. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder