Kayıtlar

Dost Yoluna Gidenlere

  Dost yoluna gidenlere, İdem nice gitmek gerek. Kimin ile yoldaş olup, Kimleri terk etmek gerek…   Evvel mürşid elin tuta, Kalmaya dünyâ âhrete. Hiç demeye hâlim nite, Bildiğin unutmak gerek…   Çeke bu yolun zahmetin, Râhat bile her mihnetin, İki cihân se'âdetin, Cümle hiçe satmak gerek…   Nefsine zecr ide katı, Hiç anmaya âkıbeti. Dosta bulmağa vuslatı, Dünü güne katmak gerek…   Meşgul ola riyâzete, Bel bağlaya ibâdete. Müştâk olan ol hazret'e, Ne uzanıp yatmak gerek…   Şol kim geçe kendinden, Ne cânın ana ne hod ten. Cânsız gider dosta giden, Dahî diyem n'itmek gerek…   Cânlılar varamaz yola, Cânım diyen yolda kala. Cân terk edip dostu bula, Cândan sefer etmek gerek…   Eşrefoğlu rûmî yârı, Sevenlerin budur kârı. Ol dost için âgûları, Şeker gibi yutmak gerek…   Eşrefoğlu Rûmî Kuddise Sirrûh    

Ders Alın Ey Akıl Sahipleri!

Resim
  ‘Portekiz Santander Bank’ın milyarder başkanı, Coronadan öldü. Kızı sosyal medyada şunu yazmış: “Babam dünyanın en zenginlerinden idi. Ama herkesin bedava kullandığı, “BİR NEFESLİK HAVA”ya taç olarak öldü.”

Sütlüce’deki Büyük İnfilak Faciası

Resim
  Kafkas İslâm ordusu komutanı Nuri Paşa, Eyüp Sultan’da silah fabrikası kurduğunda: “Kapat onu!” diye tehdit ettiler. Devlete bedava verdiği silahları almayıp, aynısını yurt dışından tonlarca parayla satın aldılar. Silah yapmaya devam edince de fabrikayla beraber havaya uçurdular. Ya Rabbi! Dış güçlerle işbirliği yaparak; vatanına ve milletine ihanet eden hainleri; kahrınla kahreyle, izzetinle zelil eyle! Âmîn!  

Ne Diyeyim Sana?

Hepimizin soy ağacı Osmanlı’dır bakınız, Onlara kin duymayın buna yoktur hakkınız, Savaştığımız Yunan’la bile barış yaptınız, Bir ecdadınla barışamadın ne diyeyim sana?   Dedenin dedesi Osmanlı, bunu inkâra yeltenme, Batının tuzağına düşüp te ecdadına kinlenme! Ülkene sahip çık, kötü düşünceyle yemlenme! Ecdadına kin besliyorsun ya, ne diyeyim sana?   Cihanın yarısına adalet ile hükmetti dedemiz, Şu anda her yerde onların eserlerini gezeriz… Batının oyununa gelip, niye atamızı ezeriz, Ecdadına düşmansın ya, ne diyeyim sana…   Sen hiç nesline kin besleyen millet gördün mü? Gaza niyetini atını er meydanına sürdün mü? Yemen’de, Viyana’da, şehit olup, öldün mü? Ecdadını incitiyorsun ya, ne diyeyim sana…   Ta Mete’den bu yana şanlıdır hep neslimiz, Şu dünyada adaleti yaymaktı tüm derdimiz… Yaratılanı yaratandan ötürü hep sevmişiz… Ecdadını incitiyorsun ya, ne diyeyim sana…   Gel kardeşim vurma yazıktır, şanlı atana, ...

Önce, Ahlâk ve Maneviyat…

Resim
    Matematiğin babası sayılan Harezmi'ye: "İnsan nedir?" diye sormuşlar... Demiş ki: "İnsan güzel ahlâklı ise; = 1 eder. Yakışıklı ise; buna bir sıfır ekleyin = 10 eder. Varlıklı ise; bir sıfır daha ekleyin = 100 eder. Soylu ve neseb sahibi ise; bir sıfır daha ekleyin= 1000 eder. Fakat "Ahlâk" olan bir giderse; insanın kıymeti gider geriye değeri olmayan sıfırlar kalır!"

Risale-i Kudsiyye

Bismillâhirrahmanirrâhîm   Sığındım Zat-ı Hakk’a gel gidelim, Hemen seyr-i ilallah gel edelim…   Yüce dergâhına yüzler sürelim, Aziz, kimsemiz yoktur diyelim…   Bu varlıktan geçip Hakk’a gidelim, Aziz seyr-i ilallah gel edelim…   Hüda ism-i celâliyle çû destur, Diledim bed’ edem tâ ede mensur…   Risalem nef’ıle hem ola menşur, Bu kemter aşkına çün oldu mecbur…   Bu bârlıktan geçip Hakka gidelim, Aziz hem seyr-i fillah gel edelim…   Hüdaya oldu mahsus hamd-ü minnet, Nikâb açtı bize kıldı inayet…   Bu derde buldu arifler kerâmet, Muhabbet cezbesiyle kıldı davet…   Bu darlıktan geçip Hakk’a gidelim, Azizim seyr-i anillah gel edelim…   Görünmek istedi ol Zât-ı Yezdân, Zuhura geldi ol Sultan-ı Ekvân…   Muhammed âleme rahmettir ey can, Ânın nurundan oldu cümle imkân…   Bu benlikten geçip Hakk’a gidelim, Azizim seyr-i fi’l-eşya gel edelim…   Ne mümkün vas...

Derdime Vâkıf Değil

  “Derdime vâkıf değil, canan beni handan bilir; Hakkı vardır şad olanlar herkesi şâdan bilir… Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil; Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir…”   Fûzûlî Rahmetullahi Aleyh

Dayan be Gönlüm…

    Dayan be gönlüm; biçare değilsin! Yaradan sana yar; kimsesiz değilsin; Yanında, kimsesizler kimsesi var… Biliyorum, sığmazsın hiç bir yere… Bu sevdayla; dünya sana dar… Ama dayan gönlüm; dayan ki… Her gecenin, mutlaka bir sabahı var…   Mevlâna Kuddise Sirrûh

Size Bıraktım

  Bana Mevlâna'yı, Yunus'u verin, Mecnun'u, Leyla'yı size bıraktım. Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin, Irmağı, deryayı size bıraktım.   Talipli değilim şöhrete, şana, Makamı, rütbeyi yük etmem cana. Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana, Dövüşü, kavgayı size bıraktım.   Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme, Ham topraktan haram mahsul dermeme. Bir tek gönül kâfi gelir girmeme, Konağı, sarayı size bıraktım.   Çokta değil, hakta buldum huzuru, İstediğim alın teri, göz nuru. Benliği, kibiri, iğrenç gururu, Faizi, bankayı size bıraktım.   Hiç biriniz telaş etmesin boşa, Doyacak gözünüz toprağa, taşa… Beni inancımla koyun baş başa… Topyekûn dünyayı size bıraktım…   Abdurrahim Karakoç Rahmetullahi Aleyh

En sevilen Öğretmen Hz. Muhammed’in Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Gönülleri Fetheden Eğitim Metotları

  Ali Erkan Kavaklı    İyi ve başarılı bir eğitimci nasıl olmalı? Erdemli ve başarılı eğitimcinin nitelikleri ne olmalı? Bir milyondan fazla öğretmenimiz, çocuk ve gençlerimizi erdemli yetiştiremiyoruz. Neden?   Meslek hayatımda bu soruyu hep sordum ve cevabını aradım. Uzun araştırmalar sonunda en çok sevilen, en başarılı ve en etkili eğitimciyi keşfettim.   Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem çok kısa süre muallimlik yapmış olmasına rağmen başarılı olmuş, yaşadığı Arap yarımadasındaki insanları kötüden iyiye değiştirmiş. Onun verdiği eğitim sonucu kötü ahlaklı insanlar güzel ahlaklı hâle gelmiş.   Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem eğitim alanında, bütün dünyanın tanıdığı en başarılı ve en sevilen muallim. Ben öğretmen olarak gönderildim, buyurur.   O hem küçüklerin hem de büyüklerin öğretmeni idi. İnsanlara hem bu dünyada başarılı ve mutlu olma hem de ahiret saadetini kazanma yollarını anlattı.   Kitapla işe...

Sevgi Görmeden

               Ben köyde ailemden sevgi görmeden büyüdüm. Ailem hep erkek çocuk beklemiş. Beşinci kız çocuk, yani ben olunca herkes ağlamış. Babam iki gün eve gelmemiş. İtile kakıla büyüdüm. İlkokuldan sonra ne okula gönderdiler ne hocaya. Evde hep hırgür, dayak. Kışın halı dokur, yazın bahçede tarlada çalışırdık. Bu yüzden benden büyük ablalarımı babam evlendirmiyordu. Başlık parası âdeti olsa eminim hiç durmaz evlendirirdi ama bizim köyde başlık parası yoktur. Kızlar çalışır babam parayı alır akşama kadar kahvede tavla oynardı. Köyümüzde yol yapım çalışmalarında çalışan bir çocuğu sevdim. Babası ölmüş iki kız kardeşi evlenmiş annesi ile yaşıyordu. Önümde dört ablam varken evlenmem olası değildi. O’nun annesi de beni istemiyordu zaten. Kaçmaya karar verdik ve kaçtık. Ben 15 eşim 17 yaşındaydı. Şehirde ablasının evinde evlendik. Bir hafta sonra eşimin köyüne döndük. Bizim köye hiç benzemiyordu. Meğer bu köyde başlık parası varmış. Ba...

İsveç'te Kilisenin Gençlik Kolları Başkanı Müslüman Oldu

Resim
İsveçli ateist bir baba ve Hristiyan bir annenin oğlu olan Hugo, Müslüman oldu. İslam’la şereflenen Hugo, son olarak; kilise gençlik kolları başkanı olarak görev yapıyordu. İslam'la şereflenmeden önce İsveç'te bir kilisenin gençlik kolları başkanı olan Doktor Hugo, Müslüman oldu. Ateist bir baba ve Hristiyan bir annenin oğlu olan Hugo, "İslam hakkında okumalar yaptım, Kur'an meali okudum. Rahiplerle tartıştım, Müslümanlarla konuştum. İçten içe aslında Müslüman olduğumu hissettim!" dedi. Domuz eti yemeği bıraktığını söyleyen Hugo, "Benim için tam anlamıyla bir dönüm noktası oldu. Kiliseye gittiğimde herkes dua ederken ben içimden Fatiha Suresi’ni okuyordum. Fark ettim ki ben sadece kendimi kandırıyorum. Ramazan’da namaz kılıp oruç tutabilmek için Ramazan'dan önce şehadet getirmeye ve Müslüman olduğumu açıklamaya karar verdim!" ifadelerini kullandı. Kendisini en çok etkileyen ayetin Fatiha suresi olduğunu belirten Hugo , "Bana göre Fat...

Eskiden

Eskiden, yoldan geçen birisi, bahçesinde acâyip hareketler yapan bir adama sorar: “- Niye öyle tepinip duruyorsun?” “- Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Başındaki çıngırak ne?” “- Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için, çıngırakla ses çıkarıyorum. Sâhipleri de bana bunun için biraz ücret ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Peki, sırtındaki yük nedir?” “- Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- O elinde döndürdüğün nedir?” “- Elimdeki kirmen. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Ağzınla ne mırıldanıyorsun?” “- Hatmi tehlil okuyorum. İsteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Gö...

Hatmi Tehlil Nedir?

Cevap: Hatmi tehlil, 70.000 Kelîme-i tevhîd, yâni “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” sözünü okumaktır. Bir kimse bu mübârek sözü tekrar tekrar söyleyince, Allahü teâlâdan başkasını yok bilmekte, her şeyden yüz çevirip, hak olan bir mâbûda dönmektedir. Tevhîd kelimesini çok okumanın sevâbı birçok hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir. Îmân ile ölenlere hatm-i tehlîl yapmak ve sevâbını rûhlarına hediye etmek çok faydalıdır. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Bir kimse kendisi için veya başkası için yetmiş bin aded kelime-i tevhîd okursa, günâhları affolur.”, “Lâ ilâhe illallah diyen kimse Cennet’e girer.” İmam Rabbani hazretleri Perkene şehri kadılarına baş sağlığı için yazdığı 104. mektubunda buyuruyor ki; “Merhum hazretin ölümü acısı, her ne kadar pek şiddetli ve çok çetin ise de, fakat kul için, sâhibinin işinden râzı olmaktan başka çare yoktur. İnsan, bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir k...

Kendini Bilen Rabbini Bilir (Men Arefe Nefsehü)

Nefsini terk etmeden Rabbi’ni arzularsın, Hayvanı sen geçmeden, insanı arzularsın.   (men arefe nefsehü, fekad arefe rabbeh), Kendini sen bilmeden, sübhânı arzularsın!   Sen bu evin kapısın, henüz bulup açmadan, Ma’şûka kavuşacak, zamanı arzularsın.   Dışarı üfürmekle, yakılır mı bu ocak? Gönlün Hakk’a vermeden, ihsanı arzularsın!   Dağlar gibi kuşatmış, tembellik, kardeş seni, Günahını bilmeden, gufranı arzularsın!   Konuk için evin yok, hiç hazırlığın da yok, Issız dağın başında, mihmanı arzularsın!   Bostanı, bağı gezdim; meyvesin bulamadım, Sen söğüt ağacından, rumbanı arzularsın!   Gece sayıklar gibi, anlaşılmaz söz ile Sen de mi ey Niyazi, irfanı arzularsın?   Camı temizlemeden, aynayı arzularsın, Zünnârını kesmeden, îmânı arzularsın!   Küçük çocuklar gibi, binersin ağaç ata, Tecriben yok, topun yok, meydânı arzularsın!   Karıncalar gibi sen, ufak ufak yürürsün, Melekl...