Kayıtlar

Bizleri İhlâslı Ve Takvalı Kullarından Eyle!

Resim
Âlemlerin Rabbi Allahû Teâlâ Buyuruyor ki: Bismillâhirrahmanirrâhim [Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’den öğüt almayan, nefsinin ve şeytanın emrinden çıkmayanlara sesleniyor…] فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ ﴿٤٩﴾ كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ ﴿٥ ۰ ﴾ فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ ﴿٥ ۱ ﴾   “ Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar?” ( Müddessir Sûresi 49, 50, 51) Yâ Rabbi! Bizleri Yüce Kur’an-ı Kerim’inde buyurduğun emirlere ve yasaklara titizlikle uyan ihlâslı ve takvalı kullarından eyle! (Âmîn!)

Allah’ü Teâlâ Kâfirlerin Rızıklarını Neden Kesmiyor?

  Bir gün, Hz. Musa Aleyhisselâm Tur dağına münacata gitmekte idi. Bir Mecusi önüne çıktı. Hz Musa Aleyhisselâm’a dedi ki: “- Ya Musa! Nereye gidersin?” Hz. Musa Aleyhisselâm buyurdular ki: “- Rabbimle münacata giderim.” Mecusi dedi ki: “- Rabbine söyle ki ben ona tapmıyorum. Benim rızkımı muktedirse kessin. Ben onu tanrı olarak, mabut olarak kabul etmiyorum.” Hz. Musa Aleyhisselâm Tur dağına münacata çıktı. Münacattan sonra diledi ki dönüp gitsin. Hak Teâlâ kendi kereminden dedi ki: “- Ya Musa! Hani sana ısmarladıkları haberi niçin söylemezsin?” Hz. Musa Aleyhisselâm buyurdu ki: “- İlâhi! Gizli aşikâr her şey sana malumdur. Bu sebepten sana söylemeye hayâ ettim. Hak Teâlâ buyurdu ki: “- Ya Musa! Var o kuluma söyle, benim kulluğumdan arlanırsa ben rububiyetimi bu sebepten terk etmem. Bütün mahlûkata rızıklarını veririm. İster bana ibadet etsinler, isterlerse etmesinler.” Hz. Musa Aleyhisselâm dönüp gelirken o Mecusiye yolda rastladı. O Mecusi, Hz Musa’ya d...

Bir Hocanın Talebesine Nasihatleri

Bir Hocanın Talebesine Nasihatleri 1656-1734 yılları arasında yaşamış ve ömrünü medreselerde ve ilim meclislerinde geçirmiş olan Hoca Fakirullah Rahmetullahi Aleyh'in talebesi olan Erzurumlu İbrahim Hakkı Rahmetullahi Aleyh Hazretlerine yapmış oldukları Nasihatler: 01- Ey Molla (talebem) İbrahim Hakkı, Allah’u Teâlâ'ya bütün arzularını sana vermesi için yalvardım. Allah-u Teâlâ'nın, bütün maksatlarına kavuşturacağını ümit ederim. 02- Allah’ü Teâlâ'ya varan yolun esasları: •   Tevekkül etmek, •   Teslim olmak, •   Sabretmek, •   Rıza göstermek. 03- Sabrın başlangıcı çok acı, sonu bal gibi tatlıdır. 04- Allah’ü Teâlâ'dan râzı olandan Allah’ü Teâlâ râzı olur. Kazâya rıza, evliyanın (Allah dostunun) şânındandır. 05- Sevgiliden gelen sıkıntı bahşiştir. Bahşişi kabul etmemek hatadır. 06- Allah’ü Teâlâ bir kulun mârifet sahibi olmasını isterse, kendi nûrunu o kulunun kalbine koyar ve kul o nur ile Rabbini tanır. 07- İbadetlerin en üstünü: •...

Bütün Dünya Benim Olsa Gamım Gitmez Nedendir Bu?

  Yavuz Sultan Selim Han Rahmetullahi Aleyh, Şair Vehbi Rahmetullahi Aleyh’i yanlışlıkla üzüp, yanından uzaklaştırır. Şair de kendisine epey müddet uygun bir yer aradıktan sonra, nihayet Van Müftüsü’nün kâtipliğini yapmaya başlar. Bir süre sonra Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şairi bulmak ister, fakat bulamaz ve şöyle bir çözüm düşünür:   “Ben bir mısra yazayım ve bir yarışma düzenlensin. Benim mısramı beyte tamamlayan en güzel mısrayı yazana mükâfat vereceğimi ilan edeyim. Şüphesiz ki Şair Vehbi de dayanamayıp katılacaktır. O vakit, onu üslubundan tanırım…”   Ve Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şu mısrayı yazar:   “Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu?”   Sultan Selim’in düşündüğü yarışma ilan edilir. Yarışmaya katılan çok olur. Fakat padişah aradığını bulamaz.   O sırada Van Müftüsü Rahmetullahi Aleyh de: “Bir de ben deneyeyim, nasib ise olur” deyip, bir mısra yazmaya çalışır. Kendince bir şeyler yazdıktan sonra, bir de kâtibine ...

Eğer Yok İse?

  İbnu'l Mübârek'e soruldu: İnsana bahşedilen en hayırlı şey nedir? Dedi ki: Kuvvetli bir akıl! Eğer yok ise? Dedi ki: Güzel bir edeb! Eğer yok ise? Dedi ki: Danışabileceği sâlih bir dost! Eğer yok ise? Dedi ki: Uzun bir suskunuk! Eğer yok ise? Dedi ki: Acil bir ölüm…

Kadere Rıza Göstermek

Kadere Rıza Göstermek   Abdülkâdir Geylâni Kuddise Sirruh buyurur: “Ey oğul! Kadere rıza göstermek, kavgalar, çekişmeler ve didişmeler sonunda dünyalığa nail olmaktan daha güzeldir. Kadere rıza göstermenin sıddıkların kalplerinde husule getirdiği tatlılık, nefsani arzularla zevklere nailiyetin verdiği tattan çok daha büyüktür.” “Allah’ü Teâlâ dostlarının nazarında, kadere razı olmak, dünyadan ve bütün dünyadakilerden çok daha tatlıdır. Zira Teâlâ'ın takdirine razı olmak, her halükârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar..." (Fethurrabbani 51. meclis) Gene buyuruyor: - Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri peygamberlerine indirmiş olduğu kitaplarından birinde şöyle buyurur: “Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Kim benim hükmüme teslimiyet gösterir, vereceğim belâlara sabreder ve nimetlerime şükrederse onu katımda sıddıklar topluluğundan yaparım. Kim de benim hükmüme teslimiyet göstermez, belâlarıma sabretmez ve nimetlerime de şükretmezse benden başka bir Rab...

İngilizler…

Resim
İngilizler…   ·      “Hangi taşı kaldırsam, altından İngiliz parmağı çıkıyor!” ·      “İngilizler, dün de bugün de yarın da dişini etimize geçiren çakaldır…” ·      “Ya kurt olup çakalları kovlayacağız ya da koyun olup çürümeye mahkûm olacağız…” Ulu Hakan Abdulhamid Han Rahmetullahi Aleyh

Her Şeyin Hayırlısını İstemeliyiz

  İmam Rabbani Kuddise Sirruh buyurdular: “- Allahü Teâlâ'dan gelen her şeyi gülerek, sevinerek karşılamak lâzımdır. Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, ikram, ihsan ve yükseltmek gibi olmalıdır. Hatta kendi nefsinin isteklerinden daha tatlı gelmelidir. Seven böyle olmazsa sevgisi tam olmaz. Hatta seviyorum demek yalancılık olur. Allah’ü Teâlâ'ya dua ederken her şeyin hayırlısını istemeliyiz.”

Cenâb-ı Allah'tan Razı Olmak

  Gene Abdülkâdir Geylâni Kuddise Sirruh buyurur: - Cenâb-ı Allah'tan razı olmak, bütün olanlara boyun eğip bir yana durmak, en büyük rahatlıktır. Allah'ü Teâlâ’nın emirleri dâhilinde işlerin yoluna girmesini beklemek, en iyi şeydir. Dünyanın cenneti gönül rahatlığıdır. Sıkıntı denilen illet dünya azâbıdır. Âhiret azâbı daha başkadır. Allah’ü Teâlâ bir kuluna sevgi yolunu gösterirse, evvelâ ona gönül rahatlığı verir, o sayede hoş ömür sürer. (Fütûhu'l-gayb) Hazreti Ömer Radıyallahu Anh kader hakkında buyurur ki: “- Yarın, fakir ve muhtaç kalırsam, hiç üzülmem, zengin olmayı da hiç düşünmem, çünkü hangisinin benim için hayırlı olduğunu bilemem.” İmam-ı Rabbani Kuddise Sirruh buyuruyor ki: "Her gün insanın karşılaştığı her şey, Allahü Teâlâ’nın dilemesi ve yaratması ile var olmaktadır. Bunun için irâdemizi onun irâdesine uydurmalıyız! Karşılaştığımız her şeyi, aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur. Ku...

Yahyâ Bin Muâz-ı Râzî Rahmetullahi Aleyh Buyurdular ki…

  Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Yahyâ bin Muâz bin Ca’fer er-Râzî olup, künyesi, Ebû Zekeriyyâ ve lakabı Vâ’iz idi. İnsanlara nasîhatle se’âdet yolunu anlatmakta, zühd, vera’ ve takvâda, (haram ve şüphelilerden sakınmada), hikmetli söz söylemekte, Allahü Teâlâ’nın emirlerine ve Resûlullahın (Aleyhisselâm) sünnetine tâbi olmakta zamanının bir tanesi idi. Rey şehrinde doğdu. 258 (m. 872)’de Cemâzil-âhir ayında Nişâbûr’da vefât etti. Bağdâd ve Belh şehirlerine gitti. Tasavvuf ehli büyük âlimlerle görüşüp sohbet etti. İshâk bin Süleymân er-Râzî, Mekkî bin İbrâhîm el-Belhî, Ali bin Muhammed ve başka âlimlerle görüşüp, kendilerinden ilim tahsil etti. İlim, amel ve ahlâkta, nefsiyle mücâdele etmekte şaşılacak hâl ve üstünlük sahibi idi. İbrâhîm ve İsmail adında iki kardeşi olup, onlar da yüksek hâl sahibi idiler. Kardeşlerinden birisi Mekke’ye gidip oraya yerleşti. Yahyâ hazretlerine bir mektûb yazıp “Üç arzum vardı, ömrümün sonunu en kıymetli yerde geçirmek, bir hizmetçimin olması v...

Müjde

O gün bir kanlı şafak, gökten üflenen ateş; Birden, dağın sırtında atlılar belirecek. Atlılar put şehrine gediklerden girecek; Bir şehir ki, orada insan ayak üstü leş.   Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş; Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek. Ve bir devrim, evvela devrimi devirecek. Her şey birbirine denk, her şey birbirine eş.   Fertle toplum arası kalkacak artık güreş; Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek. Gökler iki şakkolmuş haberi bildirecek. Müjdeler olsun size; doğdu batmayan güneş!   Necip Fazıl Kısakürek (1969)

Hazret-i Ebû Bekir'in Babası Nasıl Müslüman Oldu?

Hazret-i Ebû Bekir Radiyallahü Anh’ın şu hâli, benzeri bulunmayan bir muhabbet ve incelik eseridir... Ebû Bekir Radiyallahü Anh, Mekke Fethi’nde, gözleri görmeyen ihtiyar babasını müslüman olmak üzere Allah Rasûlü’nün huzûruna getirmişti. Rasûl-i Ekrem Sallâllahu Aleyhi Vesellem Efendimiz onları görünce:   “– Yâ Ebâ Bekir! İhtiyar babanı niye buraya kadar getirip ona zahmet verdin? Biz onun yanına gidebilirdik.” dedi.   Hazret-i Ebû Bekir Radiyallahü Anh ise:   “– Allâh’ın ona sevap vermesini istediğim için onu huzurunuza getirdim.” dedi.   Ebû Bekir Efendimiz'in Ansızın Ağlaması   Hazret-i Ebû Bekir’in babası Ebû Kuhâfe Radiyallahü Anh, bey’at etmek üzere elini Fahr-i Kâinât Efendimiz’in mübârek eline uzatınca, Peygamber âşığı Ebû Bekir Radiyallahü Anh kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Ebû Bekir’e hayretle, niçin ağladığını sordu. Ebû Bekir Radiyallahü Anh gözyaşları içinde şöyle dedi: ...