Kayıtlar

Muhammed İkbal Rahmetullahi Aleyh Sözleri

Muhammed İkbal Rahmetullahi Aleyh Sözleri   01- Namaz, mekanik hayattan hürriyete kaçıştır. 02- Fertler ve uluslar ölürler ancak onların manevi evlatları durumundaki fikirleri asla yok olmazlar. 03- Nefsine söz geçiremeyen insan başkasına kul olur. 04- Sen yırtıcı şahinsin kafes ile sakın arkadaş olma! Davran aç kanadını ta ufuklara süzül. 05- Mevlânâ, aşkın rehberidir; sözleri susuzlara çeşme, vücudu vecd-ü heyecandır. 06- Devletler şairlerin kalbinde doğar, politikacıların ellerinde büyür ve ölürler. 07- Sen ki Allah’ın bak diye hitap ettiği varlıksın. Niçin bu yoldan körler gibi yürüyüp geçiyorsun? 08- Bahar rüzgârı gibi güllerin üzerinden geçip gitme, gülistanın manasına dal. 09- Hayat bir şaraptır ki, en acısı en iyisidir. 10- Âlimler Kur'an ilminden uzaklaşmış, Sofiler sakal uzatıp kurt gibi yırtıcılaşmış. 11- Aynı gökte uçarlar, lâkin karganın dünyası başka, şahininki başkadır. 12- Yoksa gönülde aşk, sözde ne arar letafet! Sen yaralı değ...

Zamanın En Değerli Hazinedir

  Zamanın En Değerli Hazinedir   Zamanın “en değerli hazine” olduğunu, elimizden gittikten sonra tekrar kazanamayacağımız tek değer olduğunu biliriz. Ancak her zaman bu gerçeğe göre hareket ettiğimiz söylenemez. Zamanın değerini bilmek, onu ölçülü ve verimli kullanmakla olur. Bu da planlı, programlı olmayı gerektirir. Günübirlik/plansız, olayların akışına terk edilmiş bir hayat anlayışı Kur’an’ın ‘dünyayı imar’ ilkesine aykırıdır. Dünyayı imar hedefi, dünyada insanca bir hayat yaşama imkânı yakalayarak ‘iyi kul’ olmaya zemin hazırlamaktır. Bu da zamanın planlı ve verimli bir şekilde kullanılmasını zorunlu kılar. Hz. Peygamber, uzun bir ömür yaşadığı hâlde ebedi mutluluğu kazanmayı başaramayan kimsenin mazeretlerinin geçersiz olacağını bildirmiştir. Sınırlı ve sonlu olan hayatımızda sınırsız ve sonsuz mükâfatları kazanabilmenin ve dünya hayatında başarılı olabilmenin yolu, zamanı doğru ve verimli kullanmaktan geçer. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Kıyamet gününde ...

Zaman

  Zaman   Nedir zaman, nedir? Bir su mu, bir kuş mu? Nedir zaman, nedir? İniş mi, yokuş mu?   Bir sese benziyor; Arkanız hep zifir! Bir sese benziyor; Önünüz tüm kabir!   Belki de bir hırsız; İzi, lekesi var. Belki de bir hırsız; O yok, gölgesi var.   Annesi azabın, Sonsuzluk, şarkısı. Annesi azabın, Cinnetin tıpkısı.   İçimde bir nokta; Dönüyor aleve. İçimde bir nokta; Beynimde bir güve.   Akrep ve yelkovan, Varlığın nabzında. Akrep ve yelkovan, Yokluğun ağzında.   Zamanın çarkları, Sizi yürütüyor! Zamanın çarkları, Beni öğütüyor.   Zaman her yerde ve Her şeyin içinde. Zaman her yerde ve Acem'de ve Çin'de.   Kime kaçsam ondan; Ha yakın, ha ırak? Kime kaçsam ondan; Ya sema, ya toprak...   Necip Fazıl Kısakürek   (1936)  

Ya Rabbi Aşkını Ver Bana Efendim

  Ya Rabbi Aşkını Ver Bana Efendim   Yarabbi aşkını ver bana efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne… Aşkın ile yana yana efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…   Çağ he duşdüm, Yusuf gibi efendim! Derde düşdüm Eyyüp gibi… Ağlayayım Yakup gibi efendim efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…   Mevlam koma beni bana efendim! Al gönlümü, Allah Allah senden yana… Müştakın oluben sana efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…   Seyyid Nizam onun kuludur efendim! İster güldür Allah Allah ister öldür… Aşkınla gönlümü doldur efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…

Gönüle Bağlı Olmak…

  Gönüle Bağlı Olmak…   İmâm Mâlik Rahmetullahi Aleyh Hazretleri'ne: “- İnsanlar sâdık dostlarını çok yakın akrabalarından daha çok seviyorlar!”. “- Bunun sebebi nedir?” diye sordular. İmam Mâlik Rahmetullahi Aleyh şu cevabı verdi: “- Akraba cisme, fâni bedene bağlıdır, sâdık vefâlı bir dost ise ruh'a, gönle bağlıdır…”

Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh’ten Ayrılık…

  Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh’ten Ayrılık…   Afakında salalar titredi payitahtın, Dediler… Göçen Abdülhamid Han’dır… Gülistanım feryad ile yasında artık Bildim ki yetim kalan cümle vatandır.   Zaman içre zaman olsaydı hayatın Yine feda-yı can ederdin uğrunda vatanın. Safa verdin, safa götür sultanına, sultanım Duydum ki yetim kalan cümle İslam’dır.   İlahi! Şahidiz Hamid’in kulluğuna Sana kul oluşunun zalime gam olduğuna! Lütfet! Yüreğinde yanan aşk hatırına Bizden ayırdın, amma kavuşsun gülistanına.   (Rabbim rahmet eylesin!)

Abdülkadir (Rahimehullah) Gibi Bir Er Bulunmaz

  Abdülkadir (Rahimehullah) Gibi Bir Er Bulunmaz   Seyyah olup şol âlemi gezersen, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz, Ceddi Muhammed'dir eğer sorarsan, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Cümle evladına yeşil yaraşır, Aşka gelir bu cihanı dolaşır, Ana mürid olan Hakk'a ulaşır, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Benim şeyhim beni Hakk'a götürür, Nice müşkül işlerimi anda bitirir, Muhammed'in sancağını götürür, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Çevre gelir dervişleri derilir, Ayet ile ihyalanır sorulur, Kudretinden kısmetleri verilir, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Giderler kazaya çalarlar satur, Dama yaparlar hoş gönül hatur, Bağdat’ta türbesi nur olmuş yatur, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Derviş Yunus, biz çekeriz zahmeti, Üstümüzde hazır ola himmeti, Oğlum demiş ana, Resûl Hazreti, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Yûnus EMRE (Rahimehullah)

Odun Hammalı

  Odun Hammalı   Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır. Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider… Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar… Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını. Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan… Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar… Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile... İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar… İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki: “- Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?” Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar. “- Âd...

Sultan 2. Abdülhamid Han ve Kerameti...

  Sultan 2. Abdülhamid Han ve Kerameti...   Mahmud Allahverdi’nin anlattıkları; Gençlik günlerimde, ben de herkes gibi Sultan Abdülhamid aleyhtarı idim. Okulda anlatılanları gerçek sanıyor, aleyhinde bulunuyordum. Bir gün yine ileri geri konuşurken terzi dükkânımda müşteri yerinde oturan tanıdığım yaşlı bir zat bana çıkıştı. -"Oğlum, sen imanlı insansın, sakın Abdülhamid Han'ın aleyhinde konuşma. O büyük bir velî idi." Ben buna kızarak karşılık verdim: “- Kim demiş velî diye. Memleketi bu hale getiren O değil mi? Ben öyle iddialara kulak asmam. Herkes bir şey söylüyor, kimi velî diye rivayet ediyor, kimi de hain diye..." Yaşlı zat elindeki bastonuyla beni dürttü, belli ki kızmıştı. “- Bana bak, dedi. Şimdi sana öyle bir olay anlatacağım ki, bu ne bir iddia, ne de bir söylenti. Bizzat yaşadığım, şahit olduğum, bir olay bu!" Ben, bu defa dikkat kesilmiştim. Çünkü yaşlı tanıdığım, herhangi bir işitme ve söylenti değil, bizzat yaşadığı olayı anlata...

Bir Gün Elbette Öleceksin!

  Bir Gün Elbette Öleceksin!           İmam-ı Gazâli hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki:           “Dünyanın nesini seversen sev, hepsine veda edeceksin! Elinden geleni yap! Fakat unutma ki, her yaptığının hesabını vereceksin!           Keyfine göre yaşa! Fakat bu yaşamın uzun sürmeyecek, bir gün elbette öleceksin. Gece gündüz düşündüğün, sımsıkı sarıldığın lezzetlerden elbette ayrılacaksın. İman edilecek şeyleri akla uydurmaya, beğendirmeye uğraşmak, dinsizlerle, cahillerle, münakaşa edip, onların bozuk düşünceleri ile uğraşmak ve Kur’ân-ı kerimi öğrenmeden, namazı, abdesti, orucu, farzları, haramları okumadan, bilmeden para kazanmaya kalkışmak, herkesten fazla zengin olmak için lüzumsuz ilimlerle uğraşmak, ömrü boş yere harcamak olur.           Allah'ü Teâlâ’ya yemin ederim ki, İsa ...

Kur’an-ı Kerim’e Göre O Müminler ki...

  Kur’an-ı Kerim’e Göre O Müminler ki...   ·      Sadece Allah'ü Teâlâ’ya kulluk ederler! ·      Sadece Allah'ü Teâlâ’dan korkarlar! ·      Sadece Allah'ü Teâlâ’ya şükrederler! ·      Sadece Allah'ü Teâlâ’ya güvenirler! ·      Sadece Allah'ü Teâlâ’ya teslim olmuşlardır ·      Allah'ü Teâlâ’ya karşı acizliklerini bilirler! ·      Adaletten taviz vermezler! ·      Hakkı söylemekten çekinmezler! ·      İyiliği anlatmaya, kötülükten sakındırmaya çalışırlar! ·      Fikirlerini zorla değil, konuşup tartışarak anlatırlar! ·      Güvenilir ve cesurdurlar! ·      Sabırlıdırlar, zorluklardan yılmazlar! ·      Davalarına bağlıdırlar! ·      Daima toplu halde ve beraberdirler! · ...