Kayıtlar

Allah Kulunu Nasıl Zikreder?

Allah Kulunu Nasıl Zikreder? Adamın biri, geceleri devamlı Allah’ı zikrederdi. Bütün gecesi zikir fikir içinde geçerdi. Zikir kalbine yerleşmiş, gönlüne tat vermişti. Bir gün şeytan bu adama yaklaştı ve ona, “- Böyle devamlı Allah’ı zikretmen ne zamana kadar sürecek. Sen gece gündüz Allah diyorsun, peki bir kere olsun Allah da sana buyur kulum dedi mi? Zikrinin karşılığını aldın mı? Madem sana bir karşılık verilmiyor, sen bu kötü halinle ve kara yüzünle ne zamana kadar Allah diyeceksin?” diye vesvese verdi. Bu vesvese adama tesir etti. Kalbi karıştı. Onu gerçek zannetti. Demek ben Allah’ı zikretmeye layık bir kul değilim bana karşılık verilmiyor diyerek zikri bıraktı ve uyudu. Gece rüyasında Hızır Aleyhisselam’ı gördü. Hz. Hızır ona, “- Allah’ı zikretmeyi niçin terk ettin; zikirden niçin pişmanlık duydun?” diye sordu. Adam, “- Ben sürekli Allah Allah diye zikrettim; fakat bir gün olsun Allah’tan “buyur kulum” diye bir karşılık duymadım. Ben bu işe lâyık olmadığımdan...

Büyük Günahlar Ve Bu Günahları Doğuran Altı Günah

Büyük Günahlar Ve Bu Günahları Doğuran Altı Günah 01-   Allah'ü Teâlâ'ya baba demek, 02-   Allah'ü Teâlâ'ya şirk koşmak, 03-   Allah'ü Teâlâ'nın rahmetinden ümit kesmek, 04-   Ana ve baba hakkına tecavüz etmek, 05-   Besmelesiz kesilen hayvanın etini yemek ve kan içmek, 06-   Domuz eti yemek, 07-   Faiz yemek, 08-   Haksız yere öldürmek, intihar etmek, 09-   Harem-i Şerifte günah işlemek, 10-   Hırsızlık yapmak, 11-   İçki içmek, 12-   İftira etmek, 13-   Kumar oynamak, 14-   Livata yapmak (arkadan ilişkide bulunmak), 15-   Namuslu kadına zina isnat etmek, 16-   Rüşvet almak ve vermek, 17-   Savaştan kaçmak, 18-   Sihir, büyü yapmak, 19-   Söz gezdirmek, çekiştirmek, 20-   Yalan yere şahitlikte bulunmak, 21-   Yalan yere yemin etmek, 22-   Yetim malı yemek, 23-   Yol kesmek, 24-   Zina etmek… Büyük Günahları Doğur...

Âdem Aleyhisselâm’ın Duası

Âdem Aleyhisselâm’ın Duası Hz. Âdem aleyhisselam cennetten çıkarılınca Allah’a şöyle dua etmişti. Kur’an-ı Kerim Araf Sûresi 23. ayet’te nakletmiştir. رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ Ounuşu:  “Rabbenâ  zalemnâ enfüsenâ ve il lem teğfir lenâ ve terhamnâ   le-nekünene mine’l -hâsirîn.” Anlamı: “Ey Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamazsan ve bize acımazsan, biz muhakkak zarara uğrayanlardan oluruz.” Bunun üzerine Hazret-i Allah’ü Teâlâ Âdem aleyhisselâmın duasını kabul buyurdu. Bu dua ile Allah’ü Teâlâ’ya samimiyetle dua edilince Allah’ü Teâlâ kabul eder. Hazret-i Âişe validemiz Radiyallahü Anha anlatıyor: Allahü Azimü’ş-şân Âdem aleyhisselâm’ın tevbesini kabul buyuracağı zaman; Âdem aleyhisselâm, o zaman bir tepecik şeklinde olan Kâ’be’yi yedi defa tavaf etti ve iki rek’at namaz kıldı. Sonra şu duayı okudu: اَللّٰهُمَّ إِنَّكَ تَعْلَمُ سِرِّى وَعَلاَنِيَّتِ...

Cennete Ulaştıracak Yolun Altı İşareti

Cennete Ulaştıracak Yolun Altı İşareti Bu yolun yolcularına rehberler sunmuştur, Hak Teâlâ… Bizim rehberimiz, Cânımız, Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi Vesellem; sünnet-i seniyyeleri, îkaz ve tavsiyeleriyle, Rabbimizin kitabına ilâveten her daim yol göstericimiz olmuştur. O İki Cihan Seyyidi; bir ucu Cennete varacak yolun işaret taşlarını ümmetine şöyle haber vermiştir: 1- Cennet ve Cehennemin, insanların tercihlerine bağlı ve eşit mesafede olduğunu bildirir: “Cennet size, ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir.” (Buhârî, Rikâk, 29) 2- Cennetin kapısı, abdestle aralanır: “Sizden biriniz güzelce abdest alır (onu tastamam yapar), sonra da: “Eşhedü en lâ ilâhe illâllâhü vahdehû lâ şerîke leh. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh” derse, o kimseye Cennetin sekiz kapısı açılır. O da dilediği kapıdan girer.” (Müslim, Tahâret 17. Ayrıca bkz. Ebû Dâvud, Tahâret 65; Tirmizî, Tahâret, 41; İbn-i Mâce, Tahâret, 60) 3- Cennet yolu, ibadetleri vaktinde ve ...

Gerçek Müslüman

Gerçek Müslüman Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- (Gerçek) Müslüman kimdir bilir misiniz?” buyurdu. Ashâb-ı Kiram Radiyallahü Anh: “- Allah Celle Celâlüh ve Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem bilir.” dediler, Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- (Gerçek) Müslüman Müslümanların, elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” buyurdu. Ashâb-ı Kiram Radiyallahü Anh: “- Yâ Resûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem! Mü’min kimdir?” diye sordular. Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- (Gerçek) mü’min, mü’minlerin mal ve canlarını kendisine emniyet ettikleri kimsedir.” buyurdu. Ashâb-ı Kiram Radiyallahü Anh: “- Muhacir (hicret eden) kimdir?” diye sordular. Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Kötülükleri terk edip onlardan uzaklaşan kimsedir.” buyurdu. Bir başkası da: “- İslâm nedir?” diye sordu Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Kalbin, Allah Celle Celâlüh için selâmet bulup, Müslümanların da dilinden ve elinden selâmet bulmalarıdı...

Nasıl Muvaffak Oldunuz?

Nasıl Muvaffak Oldunuz? Abdüllatif Uyan Vaktiyle bir Müslüman, birinden “tarla” satın almıştı. Tarlayı sürerken bir küp (altın) çıktı toprağın altından. Küpü kucakladı. Gitti mal sâhibine; “Al arkadaş, bu altınlar senin, tarlayı sürerken buldum” dedi. Adam kabul etmedi. “Hayır, alamam.” “Nedenmiş o?” “Ben bu tarlayı sana sattım, dolayısıyla bunlar da senindir.” “Ama ben, tarlayı satın aldım, altındakiler sana âittir.” “Hayır, sana âittir.” Velhâsıl anlaşamadılar. Ve kadıya gittiler. Kadı efendi, ikisinin de “temiz insanlar” olduğunu gördü. Ve sordu birine: “Senin evlenecek oğlun var mı?” “Var kadı efendi.” Öbürüne sordu: “Senin evlilik çağında kızın var mı?” “Var efendim.” Kadı efendi, kızın ve oğlanın da rızâsını alıp, o iki gencin nikâhlarını kıydı. Ve sonra onlara; “Bu altınlar da mehir olsun” dedi. Ve bu hayırlı izdivaçtan, Bâyezid-i Bistâmî hazretleri dünyâya geldi. Bu zâta, bâzı gençler gelip; “Nasıl muvaffak oldunuz e...

Beni Sadık Bir Dost Olarak Bulacaksın...

Beni Sadık Bir Dost Olarak Bulacaksın... Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyurdu ki: (Kur’ân okunan eve, bereket, iyilik gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytanlar oradan kaçar.) Kur’ân-ı kerîmi dinlemek de çok sevaptır. Hadîs-i şerîfte, (İnsanın dinlediği bir âyet, kıyâmetde kendine nûr olur!) buyuruldu. Devamlı Kur’ân-ı Kerîm okuyan mümine ölüm gelince, Kur’ân-ı Kerîm onun yanına gelir ve başucunda durur. Bu sırada o yıkanmaktadır. Yıkanma işi bittikten sonra, göğsü ile kefeni arasına girer. Kabrine konduğu zaman, ona Münker ve Nekîr ismindeki iki suâl meleği gelir. O zaman Kur’ân-ı Kerîm, meyyitin göğsü ile kefeni arasından çıkıp, meyyit ile Münker ve Nekîr isimli meleklerin arasına girer. Münker ve Nekîr, Kur’ân-ı kerîme; “Sen önümüzden çekil, biz ona suâl soracağız” derler. O zaman Kur’ân-ı Kerîm onlara; “Vallahi ben ondan ayrılmam. Eğer onun hakkında bir şey ile emir olundu iseniz, siz bilirsiniz” der. Sonra meyyite bakar ve: “Beni tanıyor musun?” diye sorar....

Ebu Umâme Radiyallahü Anh’nın Öğütleri

Ebu Umâme Radiyallahü Anh’nın Öğütleri Ebu Süleyman b. Âmir Radiyallahü Anh’den: Ebû Ümame el Bahili Radiyallahü Anh ile beraber Dımaşk kapısında cenaze taşıyan bir kafile ile yola çıktık. Cenaze namazı kılındıktan sonra onu kabre götürdüler. Orada Ebû Umâme Radiyallahü Anh şöyle buyurdu: “Ey insanlar! İyilikleri ve kötülükleri bölüştüğünüz bir yerde günleriniz geçiyor. Yakında buradan başka bir yere göç edeceksiniz, (Mezarı işaret ederek) Burası yalnızlık diyarıdır, karanlık bir evdir. Yılanlar ve çıyanlar barınır. Allah Celle Celâlüh’ın genişlettiği kabirler müstesna, dardır. Oradan mahşere nakledileceksiniz. Buralarda Allah Celle Celâlüh’ın emri gelinceye kadar bekleyeceksiniz. Cennetliklerin yüzü ağarır, cehennemlik­lerin ki ise kararır. Sonra buradan da başka bir yere nakledilirsiniz. Zifiri bir karanlık insanları sarar. Daha sonra ise nur dağıtılır. Mü’minlere nur verilir. Münafık ve kâfirlere ise hiçbir şey verilmez. Bu durum Allah Teâlâ’nın kitabında şöyle anlatılmışt...

Kaliteli Yaşamak İçin

Kaliteli Yaşamak İçin   Bunları Azaltın ·      Yediğiniz yemeği, yemeğin tuzunu... ·      Çayın şekerini, kullandığınız eşyaları... ·      Harcadığınız parayı, boşa geçen zamanı... ·      Gözyaşlarını, kafaya taktıklarınızı... ·      Kıyafetlerinizi, kuruntularınızı... ·      Bilgisayar başında harcadığınız vakti... ·      Telefonla uğraştığınız zamanı... ·      İnsanlardan beklentilerinizi… ·      Kuruntularınızı… Takıntılarınızı… ·      Televizyon karşısında geçirdiğiniz zamanı… ·      Uğradığınız zarar karşısında üzülmeyi… Bunları Bırakın ·      İçki, kumar, zina, yalan hırsızlık tüm haramları… ·      Sigara, uyuşturucu, şans oyunları ve tüm kötü alışkanlıkları… ·    ...

Büyüklerden Hikmetli Sözler

Büyüklerden Hikmetli Sözler Ziyad Nümeyri Radiyallahü Anh Allah-ü Teâla’nın indirdiği bâzı ilâhi kitaplarda şöyle buyurduğunu anlatır: “Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu azabımdan kurtarırım. Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu Kuddûs nurumda, yani Cennette güldürürüm.” [Tenbihü’l Gâfilin. Ve Bustanü’l Arifin. 2. C.S. 662. Ebu’l-Leys Semerkandi ra Hz. leri] İbrahim Teymi Radiyallahü Anh diyor ki: “Kim emin olur, korkulu olmazsa Cennetliklerden olamayacağından endişe etmek gerekir. Çünkü Cennetlikler şöyle diyeceklerdir: “Biz, bundan önce, ailelerimiz arasında akıbetimizden korkardık.” [Tur S. A. 26] Enes b. Malik’in Radiyallahü Anh rivâyet ettiğine göre Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yaş döken ve ağlaya ağlaya zayıflayan gözü yakmayı Allah Celle Celâlüh Cehenneme haram kılmıştır. Eğer gözyaşı sahibinin yüzüne akarsa Allah Celle Celâlüh onu ne karartır ve ne de zillete uğratır. Her iyi amelin bir sevabı vardır. Yalnız...

Yeter ki Yürekten İste!

Resim
Yeter ki Yürekten İste! İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri, tacı tahtı terk ediyor, Seneler sonra Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda kar var, hava çok soğuk… "- Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim!” diye düşünüyor. Caminin bekçisi geliyor... Bekçi: “- Ne yapıyorsun burada?” diyor... İ. Ethem: “- Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim!” diyor. Bekçi bacağından tutuyor ve onu: “- İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi!” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya... İbrahim Ethem: “- Ben bu camiyi yaptırdım!” diyemiyor. “KİBİR” olur diye… Çaresiz şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir ekmek fırını... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi: “- Geç otur!” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor. Okunduktan sonra işçi dönüyor... “- Hoş geldiniz nerede...