Kayıtlar

Berat Kandili'nde Affedilmeyecek 7 Kişi!

Berat Kandili'nde Affedilmeyecek 7 Kişi! Berat Kandili gecesi Şaban ayının on beşinci gecesidir. Aslı "Berâet” tir. Beraat sözlükte; bir zorluktan kurtarmak ve beri olmak demektir. Peki, Berat Kandili namazı kaç rekâttır? Berat Kandili namazında hangi dua ve ayetler okunur? Üç ayların ikincisi olan Şabân ayının 14'ünü 15'ine bağlayan gecedir. Kur'ân-ı Kerîm, Levh-i Mahfûz'a bu gece indi. Allahu Teâlâ, ezelde hiçbir şey yaratmadan önce, her şeyi takdîr etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Rahmet kapılarının açılıp, duâların kabul olacağı dört geceden biridir. Bu gece mahlûkatın bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, doğup öleceklerine, ecellerine ve hacıların adetlerine dair Allah tarafından meleklere malumat verileceği beyan olunmaktadır. (1) Beraet, "iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması...

Şah-ı Nâkşibend’i Kuddise Sirrûhtan Hikmetli Sözler…

Şah-ı Nâkşibend’i Kuddise Sirrûhtan Hikmetli Sözler… ·      Sana müjdeler olsun, seni bir mürşide gönderdiyse haberin olsun; Allah seni seviyordur. ·      Salih amellerin ve hayırlı işlerin özü, huzurla yenen helâl lokmadır. ·      Kalplerin büyüklüğü aslında birdir; lâkin onlardaki marifetlerin büyüklüğü başka başkadır. ·      Kalbinde bize karşı meyli olanlara muhabbet tohumu ekip gece gündüz onları terbiye etmek bizim vazifemizdir. Bunun için uzakta olmak fark etmez. ·      Mürşid, tabibe benzer. Hastanın hastalığını, derdini tespit eder ve ona göre ilaç verir. ·      Gaflette, öfkeyle veya başka kötü duygularla hazırlanmış yemekte hayır ve bereket olmaz. Çünkü ona nefis ve şeytan karışmıştır. ·      Nefis daima pusudadır, kalbe saldırmak için fırsat kollar. ·      Nefsinizi daima töhmet altın...

Eğer Dünya Barış İstiyorsa... If the world wants peace ...

Resim
Eğer Dünya Barış İstiyorsa...  If the world wants peace ... Mel Gibson kimdir? Gerçek Adı: Mel Columcille Gerard Gibson olan Mel Gibson; Onbir çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu olarak 3 Ocak 1956 da Peekskill , New York,'da dünyaya geldi. Babası "Hutton Gibson" New York Merkez Tren İstasyonu'nda çalışıyordu. 14 Şubat 1968 tarihinde Mel Gibson 12 yaşındayken babası "Hutton Gibson" iş yerinde bir kaza geçirir yaralanır ve dava sonucunda 145.000 dolar tazminat kazanır. Akabinde annesi Patricia ve babası ile onbir kardeş hep beraber Avustralya Sydney eyaletindeki West Pymble kasabasına taşınırlar. İlk öğretimini ve liseyi Sydney'in bir banliyösü olan "Wahroonga"da St Leo Katolik Kolejinde okudu. Gibson, okulu bitirdikten sonra New South Wales Üniversitesi'nin drama bölümüne girdi. Ablasının kendisinin haberi olmadan kayıt yaptırması üzerine zorunlu olarak başladığı oyunculuk, yıllar geçtikçe vazgeçilmez bir tutkusu haline geldi. ...

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'in ve Ashabının Şakaları ve Latifeleri

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'in ve Ashabının Şakaları ve Latifeleri Hz. Enes, Allah Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hanımlarıyla beraber olduğu zaman insanların en hoşu ve en şakacısı olduğunu aktarmıştır. Peygamber Efendimiz ile ashabının hayatını hep büyük olaylar ve önemli dinî meseleler etrafında okuyageldik. Siyer denildiği zaman ciddiyet sınırlarının üst düzeye taşındığı, gündelik hayatın, “küçük” hadiselerin neredeyse tamamen göz ardı edildiği bir hakikat anlatısı canlandı(rıldı) zihinlerimizde. Oysaki gündelik hayatın, küçük hikâyelerin de hakikatli sahneleri vardı “Siyer”de. Mesela O’nun hayatına doğru yapacağımız bir yolculukta, beşer-peygamber olarak Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in ashabıyla şakalaştığını, sık sık tebessüm edip/ettirdiğini de görebiliriz. Şakalaşmanın fıkhî hükmü etrafındaki tartışmalar bir kenara, ölçülü ve yerinde olan şakayı Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem de tasvip etmiştir. Müslümanların biricik örne...

Mahomet Şiiri (Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem)

Mahomet Şiiri (Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem) Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında Durup su içen develeri izliyordu arada sırada Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu. Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu Sanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi Boynu, gümüş bir testinin boğazıydı sanki. Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı. Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkâr ederdi Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı. Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı...