Kayıtlar

Ahidname Duası

Ahidname Duası بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ٬ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ. إِنِّي أَعْهَدُ إِلَيْكَ فِي هَذِهِ الحَيَاةِ الدُّنْيَا. أَنِّي أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ وَحْدكَ٬ لَا شَرِيكَ لَكَ. وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُكَ وَرَسُولُكَ. فَإِنَّكَ إِنْ تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي تُقَرِّبْنِي مِنْ الشَّرِّ٬ وَتُبَاعِدْنِي مِنْ الْخَيْرِ٬ وَإِنِّي لَا أَثِقُ إِلَّا بِرَحْمَتِكَ. فَاجْعَلْ لِي عِنْدَكَ عَهْدًا تُوَفِّينِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَة. إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ. آمين Okunuşu: Allahümme fatıres semavati vel erdı alimel ğaybi veş şehadeh. İnni a’hedü ileyke fi hazihil hayatid dünya. İnni eşhedü la ilahe illa ente vahdeke la şerike lek. Ve enne muhammeden abdüke ve rasulük. Fe inneke in tekilni ila nefsi tükarribni mineş şerri ve tübaıdni minel hayri ve inni la esiku illa bi rahmetik. Fec’al li ındeke ahden tüveffinihi yevmel kıyameh. İnneke la tuhliful miâd. Âmin!” Anlamı: “Ey semavâtı ve ye...

Seni Kanuna Şikâyet Ederiz...

Seni Kanuna Şikâyet Ederiz... Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanuni" lakabını almıştır. Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye: -Derdin nedir de böyle yaptın? Diye sorunca, köylü: -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikâyet ederim. Demiş. Bunun üzerine Kanuni köylüye: -Peki, bizi kime şikâyet edeceksiniz? Diye sormuş. Köylü: -Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikâyet ederiz. Deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.

Allah’ım Onu Koru

Allah’ım Onu Koru Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca, yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı, çocukların harçlığına katardı. Adam, bir gün çalışırken, elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken, sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa, bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese, böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçl...

Uzaklaşan Kalpler

Uzaklaşan Kalpler Hintli bir düşünür öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp:  “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.” “Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki ins...

Hoca Sadeddin Efendi

Resim
Hoca Sadeddin Efendi Yirmi ikinci Osmanlı şeyhülislâmı. Hoca Efendi diye ün kazanan kâmil bir ilim adamı, devrindeki ulemânın kutbu ve velî. İsmi, Sâdeddîn'dir. Büyük babası Hâfız Mehmed, Bayındır ümerâsından Sofu Halil'in yakınlarından idi. Yavuz Sultan Selîm Han, Ehl-i sünnet yolunun düşmanı Şah İsmâil'i bozguna uğrattığı zaman, İranlı âlim ve sanatkârlar arasında Tebriz'den İstanbul'a getirildi. Çok geçmeden pâdişâhın teveccüh ve îtimâdına mazhar olan Hâfız Mehmed, "Hâfız-ı mahsûs-ı sultânî" sıfatı ile Mısır seferine iştirâk etti. Oğlu HasanCan ise Yavuz Sultan Selîm'in has nedîmi ve yakını oldu. Sultânın vefâtına kadar yanından ayrılmadı. Onun oğlu Sâdeddîn Efendi 1536 (H.943) yılında Kânûnî Sultan Süleymân devrinde İstanbul'da dünyâya geldi. 1599 (H.1008) senesinde vefât etti. Sâdeddîn Efendi, küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Gençliğinde; Müderris Karamanlı Mehmed ve Şeyhülislâm Ebüssü'ûd Efendi ile zamânın di...

Besmele

Besmele Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ مِفْتَاحُ كُلِّ كِتَابٍ “Bilcümle semavi kitâbların anahtarı “Rahman, Rahîm Allah adı ile” dir; yani besmeledir. (Râmûzû’l-ehâdîs, 241, Suyûtî, el-Câmiûs-Sağir, no: 3111) كُلُّ أَمْرٍ ذِى بَالٍ لَمْ يُبْدَأْ فِيهِ بِبِسْمِ اللّٰهِ فَهُوَ اَقْطَعُ “Meşrû işlerin hangisi olursa olsun besmele-i şerîfe ile başlanmazsa hayrına ve tamamına nâil olunamaz, bereketsiz kalır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 6284) “Bir vartaya düştüğün vakit: بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ “Rahman, Rahîm Allah adıyla. Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak yüce ve Azîm olan Allah’ın tevfik ve yardımıyladır.” demeye devam et. Zira Cenâb -ı Allah bunların hürmetine belâ ve musibetlerin nicelerini def eder.” (Suyûtî, el-Camius-Sağir, no: 896; Râmûzü’l-ehâdis, 66) ...

Altı Şeye Söz Verin Cenneti Garanti Edeyim

Rasulûllah buyurdu ki: Altı Şeye Söz Verin Cenneti Garanti Edeyim قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صلى الله عليه و آله): "اضْمَنُوا لِي سِتّاً مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَضْمَنْ لَكُمُ الْجَنَّةَ: اصْدُقُوا إِذَا حَدَّثْتُمْ، وَ أَوْفُوا إِذَا وَعَدْتُمْ، وَ أَدُّوا إِذَا ائْتُمِنْتُمْ، وَ احْفَظُوا فُرُوجَكُمْ، وَ غُضُّوا أَبْصَارَكُمْ، وَ كُفُّوا أَيْدِيَكُمْ‏ “Bana altı şey hakkında tekeffülde bulunun (söz verin) ben de size Cennet’i tekeffül edeyim; 1- Konuştuğunuzu zaman doğru konuşun; 2- Söz verdiğinizde sözünüzü yerine getirin; 3- Emânete hıyanetlik yapmayın; 4- Edep yerlerinizi koruyun; 5- Gözlerinizi harama kapayın; 6- Ellerinizi haramdan uzak tutun.”[7] (Ahmed, V, 323) Altı şey güzeldir Altı şey güzeldir, ama şu altı sınıf insanda olursa, daha güzeldir: 1- Adalet güzeldir, âmirde olursa, daha güzeldir. 2- Cömertlik güzeldir, zenginde olursa, daha güzeldir. 3- Vera güzeldir, âlimde olursa, daha güzeldir. 4- Sabır güzeldir, fakirde olursa, daha güzeldir....

Zenginlik, Başarı, Sevgi

Zenginlik, Başarı, Sevgi Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti. Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi: ''Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz'' dedi. Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı: ''Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, Zenginlik’ tir'' dedi. ''Bu yanımda oturan arkadaşımın adı Başarı , benim adım ise Sevgi 'dir." Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi , kadına ilginç bir öneride bulundu: "Şimdi evinize gidin ve eşinizle baş başa verip, bir karara varın" dedi. "İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin kararınızı bize bildirin.'' Kadın Sevgi 'nin önerisini eşine anlattığında adam "Aman ne güzel, ne güzel" dedi. "Hangisini dav...

Hiç Hayallerinizden Sıfır Aldınız mı?

Hiç Hayallerinizden Sıfır Aldınız mı? Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası... Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi... İki gün sonra ödevi geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" ald...

Üç Arşın Toprak İçin Değer mi?

Üç Arşın Toprak İçin Değer mi? Adam, sürekli daha fazla kazanmaya ve zengin olmaya çalışan bir çiftçidir. Bir gün daha verimli topraklara sahip olmak için toprakların geniş olduğu bir memlekete gider. Oranın Reisine gider ve “Ben toprak sahibi olmak istiyorum, sizde bolca toprak olduğunu ve isteyene verdiğinizi işittim.” Reis, “Evet isteyen herkese toprak veririm.” Ve gözünün gördüğü her yeri bir şartla alabileceğini söyler. Reisin şartı şudur: Toprak sahibi olmak isteyen adam, bir noktadan başlayarak almak istediği toprağı küçük çukurlar kazarak işaretleyecektir ancak, güneş batmadan istediği genişlikte araziyi kazarak başladığı noktaya gelmek zorundadır, böylece akşama kadar ne kadar arazi çevrelemişse hepsi kendisinin olacaktır. Adam, güneşin doğuşuyla hoşuna giden araziyi büyük bir hızla işaretlemeye başlar, yolun yarısı geçmiştir ki güzel bir arazi daha görür. “Burayı da arazimin içine katarsam iyi olur, verimli bir alan” der. Sağa doğru koşu alanını daha da f...

E-Posta Adresiniz Olsaydı…

E-Posta Adresiniz Olsaydı… İşsiz bir adam, temizlik işleri için Microsoft’a başvurur. İnsan Kaynakları'ndaki yetkililer, bir ön görüşmenin ardından test (yeri temizlemek) yaparlar ve: - "İşe alındınız, e-posta adresini verin ve size başvuru formunu gönderelim, aynı zamanda işe başlamak için geleceğiniz günü bildirelim!" derler. Adam çaresiz, bilgisayarının ve dolayısı ile e-posta adresinin olmadığını söyler. Yetkililer onun adına üzüldüklerini, fakat e-posta adresi yoksa kendisinin de var olmadığını ve kendisi de olmadığı için işe alınamayacağını söylerler. Adam umutsuzca, ne yapacağını bilmeden, cebinde sadece 10 $ ile binadan çıkar. Ardından bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alır. Kapı kapı dolaşarak, 2 saat içerisinde sermayesini ikiye katlar. İşlemi birkaç kez daha tekrar eder ve akşam eve döndüğünde cebinde 60 $’i vardır. Bu şekilde yaşayabileceğine kanaat getirir; her sabah erkenden evinden çıkar ve akşam geç saatlere kadar çalışır;...

Başarılı İnsanların Mutlu Kalmak İçin Yaptığı 9 Şey

Başarılı İnsanların Mutlu Kalmak İçin Yaptığı 9 Şey Metin Özhan Başarılı olmak için mutluluğunuzu feda etmeyin. İlginç olan çoğu kişi işlerinde başarılı olmanın ve paraya sahip olmanın mutluğun anahtarı olmadığını kabul etmesidir. Bunun yerine hedef belirleme, topluma katkı ve şükran gibi eylemler mutluluk için yapılacak tavsiyelerde en üst sırada bulunuyor. Eğer mutsuzsanız, halen başarılı olamadıysanız veya mutluluğu başarılarınıza bıraktıysanız size iyi bir haberim var. İşlerinizde ve özel hayatınızda aynı anda mutlu olmayı başarabilirsiniz. Yavaşlayarak veya bir adım geriden gelerek kendiniz için her şey de en iyi yolu bulmaya çalışmalısınız. İşte mutlu olmaya başlamak için 11 yöntem: Her hafta bir kitap okuyun Başarılı kişiler asla öğrenmekten ve yeni hedefler koymaktan vazgeçmezler. İşlerini yapmanın formülü gerçeklik ve başarı ile başlar. Ancak merak ve öğrenme girişimciliğin doğal bir parçasıdır. Başarılı insanların hepsi soru, problem, fikir veya ilham i...

60 Yaşında Okumaya Karar Verdi, 90 Yaşında Rektör Oldu, 120 Yaşında Öldü!

60 Yaşında Okumaya Karar Verdi, 90 Yaşında Rektör Oldu, 120 Yaşında Öldü! El-Ezher Üniversitesi’nin kapısına Zekeriya Ej-Ensdrî adında 60 yaşında bir ihtiyar gelmiş ve “Burayı kim yönetiyor?” diye sormuş. Bekçi, “Rektör!” demiş. İhtiyar “Ben rektör olmak istiyorum, bana bunun yolunu anlatır mısın?” deyince bekçi alaylı bir tavırla ona eğitim durumunu sormuş. İhtiyar, ilkokul mezunu olduğunu söylediğinde bekçi gülmüş ve “Amca! Rektör olabilmek için önce ortaokul, sonra lise, ardından da üniversite okuyacaksın; daha sonra doktora yapıp doçent ve profesör olacaksın. Fakat senin yaşın 60’a dayanmış, bunları başarabilmen mümkün değil!” demiş. İhtiyar yine de ümidini kaybetmemiş, yalvara yakara idare amiriyle görüşme izni almış ve sonuçta hizmetli olarak üniversitede göreve başlamış. Çalışırken bir taraftan da ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirmiş. Sınavlara girip kendi üniversitesinde okumaya hak kazanmış. Bu arada büyük kültür hizmetlerinde bulunuyor, sosyal faaliyetlere, çal...

Stanford Üniversitesi Nasıl Kuruldu?

Stanford Üniversitesi Nasıl Kuruldu? Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektörün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne olduğu belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi? Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkânsızdı... Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu... Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı... Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi... Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü... Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi... Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü ikna ya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu... Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ed...

Bir Pazarlama Stratejisi

Bir Pazarlama Stratejisi Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve “Oğlunun evlenmesini sağlayabilirim” der. Adam: -Oğlumun hayatına asla karışmam… - Ama kız Lord Rothschild’in kızı… -Haa! O zaman başka... Diplomatın ikinci durağı, Lord Rothschild”in yanıdır. -Kızınız için bir kısmet buldum Lord’um. -Benim kızım evlenmek için henüz çok küçük... -Ama bu delikanlı hâlihazırda Dünya Bankası Başkan Yardımcısı… -Bak o zaman başka... Diplomat, Lord’un yanından ayrıldıktan sonra soluğu Dünya Bankası Başkanı’nın yanında alır. -Size başkan yardımcısı olarak tavsiye edeceğim, çok iyi bir delikanlı var. -Şu an zaten ihtiyacımdan çok başkan yardımcım var, gerekmez. -Ama bu çocuk Lord Rothschild’in damadı... -Bak o zaman oldu... Gelsin başlasın...