Kayıtlar

Osmanlı Köyünün Mutlu İnsanları…

Osmanlı Köyünün Mutlu İnsanları… Çok eskiden dersem fazla eski değil Osmanlı Ülkesi denen bir ülkede bir köy varmış. O köyde herkes güneşten önce horozlarla uyanır, erkekler sabah namazı için camiye gider, hanımlar çeşmeden sularını doldururmuş. Namazını kılan beyler doğru ahıra koşar hayvanların temizliğini yapar, yem ve suyunu verirmiş. Suları dolduran hanımlar hemen ocağı yakar sabah kahvaltısı, günlük azık ve yemek hazırlığına girişirmiş. Sabah yemeği yendikten sonra herkes işe koşarmış. Kimisi hayvan otlatmaya kimisi bağa bahçeye kimisi tarlaya gidermiş. Köyün Sübyan Mektebinde her çocuk Kur’an-ı Kerim, Arapça, okuma yazma, sevgi ve saygıyı öğrenirmiş. Yeşil Yamaç Köyü’nün çocukları Köy Medresesinde eğitimlerini görür zekâsı yüksek aşırı çalışkanlar medreseden sonra vilâyete veya büyük şehirlere tahsile gidermiş. Ekinler biçilip bağ bozumuna sıra gelince kız istemeler ve düğünler de başlarmış. Oğlanla kız aynı köyden ise çocukluktan birbirlerini uzaktan tanırlar, kı...

Kıl Beni Ey Namaz

Kıl Beni Ey Namaz Besmele Bişrî Hâfî yol kesici bir kimse olup yanında bir takım güzel sesli hafızları gezdirirmiş. Gittiği şehirlerde o hafızlara Kur’an-ı Kerim okutur ve bütün insanları bir yere toplarmış. İnsanlar Kur’an dinlemek için toplandığı ve herkesin aşk ve şevkle dinlemeye başladığı sırada, kendisi kalkıp şehirden dışarıya çıkar ve tenhada yakaladığı kimseleri soyarmış. Bir gün yol üzerinde ve toz toprak içinde bir kâğıt bulur. Bakar ki kâğıtta «Besmele-i Şerif» yazılıdır. Hemen alır, tozlarını temizler ve bir miktar da güzel kokular sürerek yüksekçe bir duvarın üzerine koyar. O diyarda zühd ve takvası ile meşhur olan bir zat, o gece rüyasında üç defa Hak Celle ve Âlâ Hazretlerini görür ve Hak Teâlâ Hazretleri O’na hitaben: – Ey kulum! Bişri Hâfî’ye git. O bizim ismimizi tazîmen kaldırdı, biz de O’nun ismini kaldırdık. O bizim ismimizi aziz etti, biz de O’nun ismini aziz ettik. O bizim ismimizi güzelleştirdi, biz de O’nun ismini güzel kıldık, böylece ken...

Mutluluk Akarsuyu

Mutluluk Akarsuyu Ne güzel şeydir mutluluk. Mutluluğu hissetmek bu duyguyu yaşıyor olmak ne güzeldir kim bilir? Elbette mutlu olanlar bilir bunu.  Gerçekten mutlu olmak ama… Gülmek, içinden gelerek gülebilmek... Çok değerli bir nimettir.  Şahsen ben, dünyanın tüm mücevherlerine değişmem gülmeyi ve mutlu olmayı. Tabii sizleri bilemem. Yaşamım süresince çok acılar çektim. Burada bunları sizlere bir bir anlatacak değilim ancak nasıl mutlu olunur bilemedim, çünkü bu duyguyu gerçekten hiç yaşayamadım. Hep yalnızdım. Ben ve benim gibiler. Biz hep beraber, birlikte yalnızlığı yaşadık, buradaki birlikte büyüdüğümüz, hayatı paylaştığımız kardeşlerimle. Kimimiz ailesi olduğu halde buraya bırakılmış, benim gibi.  Kimimizin ailesi yaşamını yitirmiş, kimsesiz kalmışlar. Kimsesizlikten gelmişler, buraya, Kimsesizler yurduna.  Onların aileleri yaşıyor olsaydı, severlerdi kardeşlerimi, atmazlardı buraya. Ancak en kötüsü de ailesi varken yalnız kalması, istememesi evladı...

Münafıkın Gözü Olmasaydı

Münafıkın Gözü Olmasaydı Bir gün öğle nemâzından sonra, Cebrâîl aleyhisselâm yetmişbin melek ile gelerek, En’âm sûresini getirdi. Resûlullah hazretleri o gece bütün Eshâb-ı kirâmı Âişe r.a hazretlerinin evinde topladı. Kandil yakıp, Sûre-i En’âmı okudular. Kandil ışıksız oldu. Resûlullah hazretleri Ebû Bekr hazretlerine buyurdular ki, – Yâ Ebâ Bekr, kandili ışıklandır. Bir sâat sonra yine karardı. Hazret-i Resûl-i ekrem yine buyurdu. – Yâ Ebâ Bekr, kandilin ışığını çoğalt.. Hazret-i Ebû Bekr, kandili ışığını çoğaltmak için kalkdı. Bakdı ki kandilin yağı tükenmiş. Dedi ki, – Yâ Resûlallah! Kandilde yağ kalmamış. Bu gece yağ almak imkânımız da yokdur. Kandil bize lâzımdır, kelâm-ı Rabbilâlemîni okuyalım. Hazret-i Resûlullah buyurdular ki, – Bir mikdâr kendi ağzının tükrüğünden kandile damlat. Âişe-i Sıddika hazretleri buyurur ki, – Babam bir mikdâr ağzının suyunu, Resûlullah hazretlerinin emr-i şerîfi ile kandile damlatdı. Kandilin ışığı çoğaldı. Allahü tebâr...

Şeytan Namaza Kaldırdı

Şeytan Namaza Kaldırdı   Sultan-ül Arifin Bayezid-i Bestami Kuddise Sirrûh Hazretlerini, bir gece uyku bastırıp, sabah namazına uyanamadı. Sabahleyin namazını kaza edip o kadar ağladı ve inledi ki, sonunda kendisine ilham olundu ve şöyle dendi: “- Ey Bayezid, bu günahını affeyledim. Bu pişmanlık ve ağlamana da, ayrıca yetmiş bin namaz sevabı ihsan eyledim.” Aradan bir müddet geçtikten sonra onu, yine uyku bastırdı. Şeytan gelip Bayezid-i Bestami Kuddise Sirrûh Hazretleri`nin mübarek ayağından tutarak uyandırdı ve; “- Kalk namazın geçmek üzeredir.” dedi. Bayezid-i Bestami Kuddise Sirrûh Hazretleri, Şeytan`a; “- Ey mel`un! Sen hiç böyle yapmazdın. Herkesin namazının geçmesini kazaya kalmasını isterdin. Şimdi nasıl oldu da benin uyandırdın?” buyurunca, Şeytan şu cevabı verdi: “- Birkaç ay önce sabah namazını kaçırdığında, pişmanlığın ve üzüntün sebebi ile çok ağlayıp inlediğin için affolunmuş idin ve ayrıca yetmiş bin namaz sevabı almıştın. Bu gün, onu düşünerek sadece vaktin namazını...

İlim Ve Cehalet

İlim Ve Cehalet İlim, doğruyu, iyiyi, güzeli bulmağa yaradığı gibi, cehalet de doğru yoldan çıkmağa sebepdir. O halde ilim öğrenmek, faideli ilim öğrenmek lâzımdır. Çünki ilim öğrenmek, kadın erkek, her müslümana farzdır. Hadis-i şerifde buyuruldu ki: (Bir kimse, Din ilmi talebi ile bir yola düşerse, Allahü teâlâ, Cennet yollarından birini ona kolaylaştırır) İlim, kuvvettir, koldur, Cennete giden bir yoldur. İlim, gurbette, arkadaş, halvette sırdaştır. İlim, iki cihanda felahtır, düşmana karşı silâhtır. İnsan için hayadır, gözler için ziyadır. Din ilimi talebi için evinden çıkana melekler kanatlarını açar, kuşlar, hayvanlar, balıklar ve bütün mâhlukat onun için dua ederler. Peygamberlik derecesinden üstün bir derece yoktur. (Alimler, peygamberlerin vârisleridir) hadis-i şerifi, ilmin yüksek şerefini göstermektedir. İslâm dinini yaymak için ilim öğrenirken ölen kimsenin Cennette peygamberlere ancak bir derece farkı olduğu hadis-i şerifle bildirilmektedir. Buyuruldu ...

İlim Ve Amel

İlim Ve Amel İnsan bildiği ile amel etmedikçe âlim sayılmaz. Bildiğiyle amel edene, Cenâb-ı Hakkın bilmediğini öğreteceği hadis-i şerifle bildirilmiştir. Bildiğiyle amel etmiyen kimse, âmânın lâmba taşımasına benzer. İhlâs olmadıktan sonra ilmiyle âmil olmak da faidesizdir. Buyuruldu ki, on sınıf için on şey kötüdür: 1— Sultanlarda hiddet, 2— Zenginlerde cimrilik, 3— Fakirlerde hırs, 4— Âlimlerde tamah, 5— Âsilerde hayâsızlık, 6— İhtiyarların gençlere özenmesi 7— Erkeklerin kadınlara benzemesi 8— Kadınların erkeklere benzemesi, 9— Zâhidlerin dünyalık peşinde koşması, 10— Âbidlerin cehaleti.

İlim Sahipleri

İlim Sahipleri Bildirilmiştir ki, bir kimse ilim sahibine giderse, ondan duyacağı bilgileri öğrenemese bile yedi ikrama kavuşur: 1— İlim öğrenenlerin faziletine nail olur 2— İlim sahibinin yanında kaldığı sürece, günahlardan ve hatalardan salim kalmıştır 3— Evinden çıkışından itibaren, üzerine rahmet iner 4— Âlimin yanında oturduğu zaman, âlimlere inen rah¬metten kendisine de nasip olur 5— Dinleyici olduğu sürece, kendisine iyilik yazılır 6— Melekler, orada bulunanlardan memnun olduğu için, meleklerin ikr----- da kavuşur 7— Attığı her adım günahlarına keffaret olur ve derecesi yükselip iyiliği artar Bundan başka Allahü teâlâ, ona yedi ikramda daha bulunur. 1— İlim meclisinde bulunmayı ona sevdirir 2— Âlime tâbi olanlara verilen ecir gibi ona da ecir verilir 3— İlim meclisindeki bir kişi bağışlanırsa, diğerleri de bunun şefaatına kavuşur 4— Fasıkların, kötülerin meclisine gitmekten kalbi soğur 5— İlim talebelerinin yoluna girmiş olur 6— Rabbimizin dünyad...

En Fazîletli Amel Allâh’ı Zikirdir

En Fazîletli Amel Allâh’ı Zikirdir Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün sahabileriyle birlikte Mekke’ye gidiyorlardı. Cümdan Dağı’nın yanından geçerlerken Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem “Yanından geçmekte olduğunuz şu dağ Cümdan Dağı’dır. Müferridler yarışı kazandılar.” buyurdular. Sahabilerin “Ey Allâh’ın Resûlü! Müferridler kimlerdir?” diye sormaları üzerine de, “Allâh Celle Celâlüh’ü çok zikredenlerdir.” buyurdular. Yine; Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, “Ey Allâh’ın Resûlü! Müferridler kimlerdir?” sorusuna şöyle cevap verdiler; “Başlarına ne gelirse gelsin aldırmayacak kadar Allâh Celle Celâlüh’un zikrine dalanlardır. Zikir onların ağır yüklerini omuzlarından indirir. Böylece bu kişiler kıyâmet gününde Allâhü Te‘âlâ’nın huzûruna hafif bir yükle gelirler.” (Müslim, Tirmizî) Ebû Said el-Hudrî şöyle anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e “Kıyâmet gününde, Allâh Celle Celâlüh katında derece bakımından insanların en üstünü...

Dünyada Sadece 1 Dakika İçinde Neler Oluyor?

Dünyada Sadece 1 Dakika İçinde Neler Oluyor Hiç merak ettiniz mi? ·         Dünyanın farklı bölgelerinde 25 deprem oluyor. ·         Dünya’ya dakikada 360 yıldırım düşüyor. ·         250 Bebek dünyaya geliyor. ·         Bu bebeklerin 113 tanesi, sefalet içindeki ailelere mensup oluyor. ·         Bu bebeklerin 15 tanesi engelli ya da fiziki kusurlu oluyor. ·         50.000 Varil petrol kullanılıyor. ·         Güneş uzaya 60 milyon ton madde fırlatıyor. ·         Niagara Şelalesi’nden 31.600 ton su dökülüyor. ·         Dünya’nın yüzeyinden 960 milyon ton su buharlaşıyor. ·         Bir sinek kuşu 4.000 kez kanat çırpıyor....

Dargın Kalmayın Dargınları Barıştırın

Dargın Kalmayın Dargınları Barıştırın Hz. Fatıma, bir gün Hz. Ali Efendimiz'e: "Ya Ali! Hasan, Hüseyin aç, evde yiyecek yok. Gidip yiyecek bir şeyler alıver" der. Ancak Hz. Ali Radiyallahü Anh'ın sadece altı dirhemi vardır. Yiyecek almak için evden çıkar ve giderken yolda kavga eden iki insan görür. Hz Ali onlara: "Niçin kavga ediyorsunuz? Şu âlemde Allah'ı düşüneceğiniz yerde niçin birbirinizle mücadele ediyorsunuz?" diye sorar. Kavga edenlerden biri, diğerinden altı dirhem alacağı olduğunu ancak vermediğini söyler. Hz Ali Radiyallahü Anh, cebindeki altı dirhemi çıkarır ve alacaklıya verir. Artık hiç parası kalmamıştır. Evine geldiğinde eli boştur, 'Cennet kadınlarının Efendisi': "Ya Ali, hiç mi bir şey almadın?" diye sorunca, cevaben "Ama ara düzelttim ya Fatıma" der. Hz. Fatıma'nın yüzünde nurlu bir gülümseme belirir. Memnundur kocasının bu güzel hareketinden. O sırada Hasan'la Hüsey...

Cehennemden Kurtulabilecek miyim?

Cehennemden Kurtulabilecek miyim? Mısır evliyasından “Fahr-ül Farisî” hazretlerine, talebesinden biri gelip; - Efendim, ben bir şeyden çok korkuyorum, diye arz edince sordu: - Hayırdır evladım, neden korkuyorsun? - Ahirette Cehennemden kurtulabilecek miyim acaba? Bunu düşünüp çok korkuyorum hocam. - İnşallah kurtuluruz oğlum. - İnşallah efendim, ama nasıl? Buyurdu ki: - Ümidimiz odur ki oğul, büyükler bize sahip çıkar ve şefaat ederler de inşallah kurtuluruz. - Ya sahip çıkmazlarsa efendim? - Merak etme oğlum. Biz bugün onlara sahip çıkarsak, onlar da o gün bize sahip çıkarlar. Biz onları dinlersek... - Anlamadım, nasıl yani? - Demem o ki oğul, biz o büyüklerin sözlerini dinler, nasihatlerine göre yaşarsak, onlara sahip çıkmış oluruz. O zaman onlar da bize sahip çıkarlar. *** Bir gün de bir genç gelip; - Efendim, dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulmak için ne yapayım? Diye sorunca; - Bunun bir tek çaresi var, buyurdu. - O nedir ki efendim? ...