Açlık ve Terbiye
Açlık ve Terbiye
Bilmiş ol ki beden, aç kalmayınca itaatkâr olmaz.
Onu tokken ibadete sevk etmek, soğuk demiri döğmek gibidir… O beden ve ondaki
nefis ağlasa ve inim inim inlese de aklını başına al, Müslüman olmaz…
Nefis, kıtlık zamanı Musa’nın huzurunda yerlere
kapanıp yalvaran Firavuna benzer.
Eğer şeytan sütü emmekten cesedi menedersen, o sütten
kesilmeye karşılık, birçok nimetler yersin.
Vah yazık ki, bir iki lokma yemek yemiştim, onun
tesiriyle fikir galeyanı buz gibi dondu.
Bugün kahvaltı yaptım olmaz, yarın şu saatte gel…
Bir insanın ölmeyecek kadar yemesi farzdır. Mümkün
iken yemez de açlığından ölürse intihar etmiş, kendi canının katili olma
günahıyla günahkâr olmuş olur.
Sonra ölümden koruyacak miktardan fazla olarak
ibadete kuvvet kazanmak için yemek mendubdur. Tam doyacak kadar yemek mübah,
ondan fazlası haramdır.
Fazla yemek nefsi azdırmaya sebep olur. Nefis azdığı
zaman sahibine zarar verir. Yemede içmede hep iki cihan güneşi sevgili
peygamberimizin sünneti esas olmalıdır.
Midemizin üçte biri yemek, üçte biri su, üçte biri
de hava olmalıdır. Hem bu ölçüyü koruyabilirsek bize hastalık yaklaşmaz. Bunu
da sağlamanın yolu yine sünnetten geçiyor. İştahın isteğin olduğu halde kaşığı bırakır,
sofradan doymadan kalkarsın olur biter. Tabii ki başarabilirsen!
Allah’ü Teâlâ hepimize sünnete göre yemeyi içmeyi,
yaşamayı nasip etsin! Âmin!
(Mesnevi
Şerhi’nden alıntılar var)
Yorumlar
Yorum Gönder