Kayıtlar

Ölüm Her An Bizimle…

Resim
Ölüm Her An Bizimle… https://www.facebook.com/reel/1575938340062521 Şimdi size bir mezarın içini göstereceğim! Öldükten sonra nereye konacağız? Hiç düşündünüz mü? şu anda bu mezarda yatan siz de olabilirdiniz! Buraya defnedilen sen de olabilirdin! Allah imanlı ölmeyi hepimize nasip etsin. Ben 26 yaşında şu köyün şu camisinde imamlık yapan bir hocayım! Şu köy benim ilk görev yerim. 3 yıldır görevdeyim. Böyle kısa bir sürede bile bu köyden 8 kişi buraya defnettik. Bunların içinde kadın - erkek, yaşlı – genç ve çocuklar vardı. Ölüm güzel çirkin, fakir – zengin, genç – yaşlı – genç hiç kimseyi dinlemiyor; her an bizimle ve bize çok yakın. O yüzden bu dünya hayatına fazla dalıp kendinizi yıpratmayın.   Allah size bir ömür, fırsatlar ve halâ zaman vermiş. Kimseyi üzmeyin! Kimsenin de sizi üzmesine izin vermeyin! Her sıkıntıda Allah’a sığının ve sadece Ondan yardım isteyin. Zaman varken, Allah yolunda yaşayın! Unutmayın: “Yarın görüşürüz!” dediğiniz insanlar bir gün mezarını...

Sende Nem Kaldı?

Sende Nem Kaldı?   Saçlarım ağardı ağzımda diş yok, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı? Dizlerim tutmuyor ağrılarım çok, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı?   Dilimden kelime çıkmıyor artık Sevdiklerim bana bakmıyor artık Ocağımı kimse yakmıyor artık, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı?   Ne anam var ne de babam geliyor Her gelen yanıma sağlık diliyor Bayramdan bayrama yüzüm gülüyor, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı?   Çocuklara artık sözüm geçmiyor Gözlerim kurudu rengi seçmiyor Terziler makasla gömlek biçmiyor, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı?   Şekerim yüz elli nabızım atmaz Olmayan gemiler rüyada batmaz Sabah olur yine uykum hiç tutmaz, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı?   Haktan dileğimdir kullar yanmasın Zengine bakarak mala kanmasın Kimse beni sakın cimri sanmasın, Söyle yalan dünya sen de nem kaldı?   DOĞANAY’ım derdim dağları aşar Yürümek istesem yollarım şaşar Kaygısız ...

Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa Nasıl Kurtulur?

Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa Nasıl Kurtulur?   Kur’an’a göre, Aksa ve Kudüs mübarek belde İlk kıblemizdir o, şimdi tutsak küfrün elinde On yıllar geçti, katil Siyonist’in işgalinde Sürekli kan, gözyaşı, zulüm var, serüveninde   Siyonistler çaldı; Aksa’yı… Zehra’nın gözlerini Tuğyan, zulüm, fesad ve vahşet, karartmış yüzlerini Hayvandan aşağı tercihleri, çürütmüş özlerini Az pahaya sattılar, Allah’la ahid ve sözlerini   Alçakça kan dökerek, yaydılar hep fitne, fesadı Amaçları sapkın siyonizm, bir de çıkar hesabı Hitlerden çok zulüm yaptılar, mazlum Filistinliye Dünya zulmü destekliyor, ezilen Müslüman diye   Sürekli yeni işgal ve katliam var, zulüm durmuyor BM zulme seyirci, dünya hep HAMAS’ı suçluyor Mazlum Filistinli darda, hak ve adalet bekliyor Laik dünya zalimi koruyor, alçakça destekliyor   Ölüm, işkence kol geziyor, esir binlerce mazlum Çocuklar füzeyle vurulur, dünyanın hali malum Filistinli masum, yoksu...

Biliyor Musun Sen Kimsin?

Biliyor Musun Sen Kimsin?   SEN, “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırsınız. Çünkü Allah’a inanıyorsunuz.” (Âl-i İmrân Suresi, 110) Fermanının sahibisin!   SEN, “Alemlere rahmet olarak gönderilen” ve dehşetli mahşer günü herkesin “Nefsi! Nefsi!” diye çırpınacağı bir zamanda, secdelere kapanıp; “Ümmetimi isterim Ya Rab! Ümmetimi bağışlamadıkça kalkmam!” diye feryat edecek olan Habib-i Kibriya Sallallahü Aleyhi Vessellem’in ümmetisin!   SEN, Rasulûllah’ın ashabına; “Orduya yardım ediniz!” dediği zaman, bütün servetini alıp getiren ve Peygamberin: “Çocuklarına ne bıraktın?” sorusuna; “Allah’ı ve Rasûlünü bıraktım, Ya Rasûllullah!” cevabını veren Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh’ın yolundasın!   SEN, Devlet reisi olduğu halde, içi su dolu bir tulumu sırtına yüklenerek halk içinde dolaşan ve oğlunun; “Babacığım, niçin böyle yapıyorsun?” sorusuna; “Oğlum! Nefsimi biraz beğenir gibi o...

Evlerden Uzak Olsun

Evlerden Uzak Olsun   Dağ gibi saman olsa, bir kibritlik ömrü var Gecenin saltanatı, güneş doğunca batar Bin yalanı, bir doğru kör kuyulara atar Akıllardan, kalplerden, evlerden uzak olsun Kur’an ilmini oku şeytana tuzak olsun…   Pek muhteşem sanatlı şu insan yüzüne bak Şu mucize esere burnuna, gözüne bak “Kendisi olmuş” diyen ahmağın sözüne bak Akıllardan, kalplerden, evlerden uzak olsun Kur’an ilmini oku şeytana tuzak olsun…   Göze göre çizilmiş hilal gibi kaşında İntizamla dizilmiş otuz iki dişinde Tesadüf var diyenler kirli oyun peşinde Akıllardan, kalplerden, evlerden uzak olsun Kur’an ilmini oku şeytana tuzak olsun…   Tohum, sperm mucize, çekirdek büyük şifre Esmayı, tecellîyi okuyan düşmez küfre Çürüsün fikirleri, kıymet verme kafire Akıllardan, kalplerden, evlerden uzak olsun Kur’an ilmini oku şeytana tuzak olsun…   Üzüm kuru toprakta, hurma çölde yetişir Bunlar yoktan yaratan yüce Rabbin işidir Hak...

Uyan!

Uyan!   Baksana kim boynu bükük ağlayan? Hakk-ı hayâtın senin ey Müslüman! Kurtar o bîçâreyi Allâh için, Artık ölüm uykularından uyan!   Bunca zamandır uyudun, kanmadın; Çekmediğin kalmadı, uslanmadın. Çiğnediler yurdunu baştan başa, Sen yine bir kerre kımıldanmadın!   Ninni değil dinlediğin velvele... Kükreyerek akmada müstakbele, Bir ebedî sel ki zamandır adı; Haydi katıl sen de o coşkun sele.   Karşı durulmaz, cereyan sîne-çâk... Varsa duranlar olur elbet helâk. Dalgaların anlamadan seyrini, Göz göre girdâba nedir inhimâk?   Dehşet-i mâzîyi getir yâdına; Kimse yetişmez yarın imdâdına. Merhametin yok diyelim nefsine; Merhamet etmez misin evlâdına?   “Ben onu dünyâya getirdim...” diye, Kalkışacaksın demek öldürmeye! Sevk ediyormuş meğer insanları, Hakk-ı übüvvet de bu cânîliğe!   Doğru mudur ye’s ile olmak tebâh? Yok mu gelip gayrete bir intibâh? Beklediğin subh-i Kıyâmet midir? Gün...

Şifayı Veren Allah Teâlâ

Şifayı Veren Allah Teâlâ   Perhizle yasamaktan bıkmıştı, azıcık ihmal etse ülseri kendini hatırlatıyordu. Doktorlar: "Ameliyat!" diyorlardı ama hani para? Bu devirde cılız emekli maaşından artırmak mümkün müydü? Varı yoğu dededen kalma arsada ki hissesiydi. Başkasına satamazdı. Kendi alamazdı. Hem yeğenleri bu arsada araba ney yıkıyor fıkırdıyorlardı. Ama bir gün hayırsızlar kapıyı çalıp el öptüler. Bu arsayı bize sat dediler. “- Tamam alın.” “- Ne istiyorsun?” “- Ameliyat parası verin tamam. Ve öyle oldu. Yeğenleri bir şeyler imzalatıp parayı önüne koydular. Sıra ameliyat için gün almaya gelmişti. Sahi ağrıları biter miydi? Bundan böyle istediğini yiyebilir miydi?” Boş arsada çocuklar neşe içinde oyun oynuyorlardı. Bir tanesi hariç... Bir çocuk, kenarda oturmuş mahzun mahzun diğer çocukları seyrediyordu. İhtiyar, yanına oturup sordu: "- Ne o, seni aralarına almıyorlar mı yoksa?" “- Hayır, alıyorlar amca... Alıyorlar da... Ben oynayamıyorum...”...