Kayıtlar

Risale-i Kudsiyye

Bismillâhirrahmanirrâhîm   Sığındım Zat-ı Hakk’a gel gidelim, Hemen seyr-i ilallah gel edelim…   Yüce dergâhına yüzler sürelim, Aziz, kimsemiz yoktur diyelim…   Bu varlıktan geçip Hakk’a gidelim, Aziz seyr-i ilallah gel edelim…   Hüda ism-i celâliyle çû destur, Diledim bed’ edem tâ ede mensur…   Risalem nef’ıle hem ola menşur, Bu kemter aşkına çün oldu mecbur…   Bu bârlıktan geçip Hakka gidelim, Aziz hem seyr-i fillah gel edelim…   Hüdaya oldu mahsus hamd-ü minnet, Nikâb açtı bize kıldı inayet…   Bu derde buldu arifler kerâmet, Muhabbet cezbesiyle kıldı davet…   Bu darlıktan geçip Hakk’a gidelim, Azizim seyr-i anillah gel edelim…   Görünmek istedi ol Zât-ı Yezdân, Zuhura geldi ol Sultan-ı Ekvân…   Muhammed âleme rahmettir ey can, Ânın nurundan oldu cümle imkân…   Bu benlikten geçip Hakk’a gidelim, Azizim seyr-i fi’l-eşya gel edelim…   Ne mümkün vas...

Derdime Vâkıf Değil

  “Derdime vâkıf değil, canan beni handan bilir; Hakkı vardır şad olanlar herkesi şâdan bilir… Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil; Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir…”   Fûzûlî Rahmetullahi Aleyh

Dayan be Gönlüm…

    Dayan be gönlüm; biçare değilsin! Yaradan sana yar; kimsesiz değilsin; Yanında, kimsesizler kimsesi var… Biliyorum, sığmazsın hiç bir yere… Bu sevdayla; dünya sana dar… Ama dayan gönlüm; dayan ki… Her gecenin, mutlaka bir sabahı var…   Mevlâna Kuddise Sirrûh

Size Bıraktım

  Bana Mevlâna'yı, Yunus'u verin, Mecnun'u, Leyla'yı size bıraktım. Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin, Irmağı, deryayı size bıraktım.   Talipli değilim şöhrete, şana, Makamı, rütbeyi yük etmem cana. Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana, Dövüşü, kavgayı size bıraktım.   Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme, Ham topraktan haram mahsul dermeme. Bir tek gönül kâfi gelir girmeme, Konağı, sarayı size bıraktım.   Çokta değil, hakta buldum huzuru, İstediğim alın teri, göz nuru. Benliği, kibiri, iğrenç gururu, Faizi, bankayı size bıraktım.   Hiç biriniz telaş etmesin boşa, Doyacak gözünüz toprağa, taşa… Beni inancımla koyun baş başa… Topyekûn dünyayı size bıraktım…   Abdurrahim Karakoç Rahmetullahi Aleyh

En sevilen Öğretmen Hz. Muhammed’in Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Gönülleri Fetheden Eğitim Metotları

  Ali Erkan Kavaklı    İyi ve başarılı bir eğitimci nasıl olmalı? Erdemli ve başarılı eğitimcinin nitelikleri ne olmalı? Bir milyondan fazla öğretmenimiz, çocuk ve gençlerimizi erdemli yetiştiremiyoruz. Neden?   Meslek hayatımda bu soruyu hep sordum ve cevabını aradım. Uzun araştırmalar sonunda en çok sevilen, en başarılı ve en etkili eğitimciyi keşfettim.   Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem çok kısa süre muallimlik yapmış olmasına rağmen başarılı olmuş, yaşadığı Arap yarımadasındaki insanları kötüden iyiye değiştirmiş. Onun verdiği eğitim sonucu kötü ahlaklı insanlar güzel ahlaklı hâle gelmiş.   Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem eğitim alanında, bütün dünyanın tanıdığı en başarılı ve en sevilen muallim. Ben öğretmen olarak gönderildim, buyurur.   O hem küçüklerin hem de büyüklerin öğretmeni idi. İnsanlara hem bu dünyada başarılı ve mutlu olma hem de ahiret saadetini kazanma yollarını anlattı.   Kitapla işe...

Sevgi Görmeden

               Ben köyde ailemden sevgi görmeden büyüdüm. Ailem hep erkek çocuk beklemiş. Beşinci kız çocuk, yani ben olunca herkes ağlamış. Babam iki gün eve gelmemiş. İtile kakıla büyüdüm. İlkokuldan sonra ne okula gönderdiler ne hocaya. Evde hep hırgür, dayak. Kışın halı dokur, yazın bahçede tarlada çalışırdık. Bu yüzden benden büyük ablalarımı babam evlendirmiyordu. Başlık parası âdeti olsa eminim hiç durmaz evlendirirdi ama bizim köyde başlık parası yoktur. Kızlar çalışır babam parayı alır akşama kadar kahvede tavla oynardı. Köyümüzde yol yapım çalışmalarında çalışan bir çocuğu sevdim. Babası ölmüş iki kız kardeşi evlenmiş annesi ile yaşıyordu. Önümde dört ablam varken evlenmem olası değildi. O’nun annesi de beni istemiyordu zaten. Kaçmaya karar verdik ve kaçtık. Ben 15 eşim 17 yaşındaydı. Şehirde ablasının evinde evlendik. Bir hafta sonra eşimin köyüne döndük. Bizim köye hiç benzemiyordu. Meğer bu köyde başlık parası varmış. Ba...

İsveç'te Kilisenin Gençlik Kolları Başkanı Müslüman Oldu

Resim
İsveçli ateist bir baba ve Hristiyan bir annenin oğlu olan Hugo, Müslüman oldu. İslam’la şereflenen Hugo, son olarak; kilise gençlik kolları başkanı olarak görev yapıyordu. İslam'la şereflenmeden önce İsveç'te bir kilisenin gençlik kolları başkanı olan Doktor Hugo, Müslüman oldu. Ateist bir baba ve Hristiyan bir annenin oğlu olan Hugo, "İslam hakkında okumalar yaptım, Kur'an meali okudum. Rahiplerle tartıştım, Müslümanlarla konuştum. İçten içe aslında Müslüman olduğumu hissettim!" dedi. Domuz eti yemeği bıraktığını söyleyen Hugo, "Benim için tam anlamıyla bir dönüm noktası oldu. Kiliseye gittiğimde herkes dua ederken ben içimden Fatiha Suresi’ni okuyordum. Fark ettim ki ben sadece kendimi kandırıyorum. Ramazan’da namaz kılıp oruç tutabilmek için Ramazan'dan önce şehadet getirmeye ve Müslüman olduğumu açıklamaya karar verdim!" ifadelerini kullandı. Kendisini en çok etkileyen ayetin Fatiha suresi olduğunu belirten Hugo , "Bana göre Fat...

Eskiden

Eskiden, yoldan geçen birisi, bahçesinde acâyip hareketler yapan bir adama sorar: “- Niye öyle tepinip duruyorsun?” “- Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Başındaki çıngırak ne?” “- Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için, çıngırakla ses çıkarıyorum. Sâhipleri de bana bunun için biraz ücret ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Peki, sırtındaki yük nedir?” “- Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- O elinde döndürdüğün nedir?” “- Elimdeki kirmen. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Ağzınla ne mırıldanıyorsun?” “- Hatmi tehlil okuyorum. İsteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!” “- Gö...

Hatmi Tehlil Nedir?

Cevap: Hatmi tehlil, 70.000 Kelîme-i tevhîd, yâni “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” sözünü okumaktır. Bir kimse bu mübârek sözü tekrar tekrar söyleyince, Allahü teâlâdan başkasını yok bilmekte, her şeyden yüz çevirip, hak olan bir mâbûda dönmektedir. Tevhîd kelimesini çok okumanın sevâbı birçok hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir. Îmân ile ölenlere hatm-i tehlîl yapmak ve sevâbını rûhlarına hediye etmek çok faydalıdır. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Bir kimse kendisi için veya başkası için yetmiş bin aded kelime-i tevhîd okursa, günâhları affolur.”, “Lâ ilâhe illallah diyen kimse Cennet’e girer.” İmam Rabbani hazretleri Perkene şehri kadılarına baş sağlığı için yazdığı 104. mektubunda buyuruyor ki; “Merhum hazretin ölümü acısı, her ne kadar pek şiddetli ve çok çetin ise de, fakat kul için, sâhibinin işinden râzı olmaktan başka çare yoktur. İnsan, bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir k...

Kendini Bilen Rabbini Bilir (Men Arefe Nefsehü)

Nefsini terk etmeden Rabbi’ni arzularsın, Hayvanı sen geçmeden, insanı arzularsın.   (men arefe nefsehü, fekad arefe rabbeh), Kendini sen bilmeden, sübhânı arzularsın!   Sen bu evin kapısın, henüz bulup açmadan, Ma’şûka kavuşacak, zamanı arzularsın.   Dışarı üfürmekle, yakılır mı bu ocak? Gönlün Hakk’a vermeden, ihsanı arzularsın!   Dağlar gibi kuşatmış, tembellik, kardeş seni, Günahını bilmeden, gufranı arzularsın!   Konuk için evin yok, hiç hazırlığın da yok, Issız dağın başında, mihmanı arzularsın!   Bostanı, bağı gezdim; meyvesin bulamadım, Sen söğüt ağacından, rumbanı arzularsın!   Gece sayıklar gibi, anlaşılmaz söz ile Sen de mi ey Niyazi, irfanı arzularsın?   Camı temizlemeden, aynayı arzularsın, Zünnârını kesmeden, îmânı arzularsın!   Küçük çocuklar gibi, binersin ağaç ata, Tecriben yok, topun yok, meydânı arzularsın!   Karıncalar gibi sen, ufak ufak yürürsün, Melekl...

Rindlerin Akşamı

Rindlerin Akşamı   Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç, Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç…   Cihâna bir daha gelmek hayâl edilse bile, Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle…   Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan, ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan…   Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece, Guruba karşı bu son bahçelerde keyfince…   Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde gönül, Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül…   Yahya Kemal BEYATLI Kuddise Sirrûh

Bekleyen

  Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım!   Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim.   Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni an! De ki: Odur sarsan pencereleri, De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!   Göğsümden havaya kattığım zehir, Solduracak bir gül gibi ömrünü, Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir, Bana kalacaksın yine son günü.   Ölürsün... Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayale işaret diye, Toprağında bir taş olur, beklerim...   Necip Fazıl KISAKÜREK Kuddise Sirrûh

Gör Zâhidi Kim Sâhib-i İrşâd Olayım Der

  Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der   Meyhânede ister yıkılup olmağı vîrân Bîçâre harâb olmadan âbâd olayım der   Elden komasun câm-ı meyi gül gibi bir dem Her kim ki bu gamhânede dilşâd olayım der   Bir serv-kadün bende-i efgendesi olsun Âlemde o kim gussadan âzâd olayım der   Ömrün geçirüp kûh-ı belâda dil-i şeydâ Berhem-zen-i hengâme-i Ferhâd olayım der   Vasl istemeyüp hicr ile hoş geçdügi bu kim Miskîn gam-ı cânâneye mu‘tâd olayım der   Gezdi yürüdi bulmadı bir eglenicek yer Min-ba‘d yine âzim-i Bağdâd olayım der   Bağdâd sadefdür güheri dürr-i Necef’dür Yanında anun dürr ü güher seng-i hazefdür   Bağdatlı Ruhi Kuddise Sirrûh