Kayıtlar

Emperyalizm Geri Kalmış Ülkeleri Nasıl Ele Geçiriyor…

Emperyalizm Geri Kalmış Ülkeleri Nasıl Ele Geçiriyor… John Perkins (2006). “Bir Ekonomik Tetikçinin Kitabı” adlı kitabında ABD’nin geri kalmış ülkeleri kazanma, ele geçirme mekanizmasını şöyle anlatıyor. Aslında bu John Perkins’in Türkiye ile bir ilişkisi yok, fakat kitabında öyle şeyler söylüyor ki, siz, bu söylenenleri bir yerlerden tanıyorsunuz. Tanıyorsunuz elbette… Şu yazılanları şöyle bir okuyun bakalım.  “Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır... Aslında ...

Ramazan Ayı Öyle Bir Aydır ki...

Ramazan Ayı Öyle Bir Aydır ki... Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), şabân ayının son günü hutbede buyurdu ki: “Ey Müslümanlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece (Kadir gecesi) bin aydan daha fâidelidir. Allahü teâlâ bu ayda, her gün oruç tutulmasını emretti. Bu ayda geceleri teravih namazı kılmak sünnettir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir. Bu ay sabır ayıdır. Sabredenin gideceği yer Cennettir. Bu ay iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda müminlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden azâd eder. O oruçlunun sevâbı kadar, ona sevap verilir.” Eshâb-ı Kirâm; “Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluya iftar ettirecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz” dediler. Resûl-i ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bir ...

İnsanın İbâdete Olan İhtiyacı

İnsanın İbâdete Olan İhtiyacı İnsan yaşayabilmesi için birçok nimetlerden yararlanmak zorundadır. Allah’ü Teâlâ’nın nimetlerinden faydalanmadan hayatiyetini sürdüren hiçbir varlık yoktur. Bu sebeple her nimete bir teşekkür gerekir. Nimete teşekkür etmemek nankörlüktür. İbâdetlerin şâhı olan ve Peygamberimizin Aleyhisselâm “Gözümün nûru” 1 dediği namaz, kulun Allah’ü Teâlâ karşısındaki “esas duruşu” demek olup insanın çok yönlü ifâde imkân ve vâsıtalarını bir bütün hâlinde ve sistematik olarak işleme koyan bir fihrist mesabesindedir. Güzel bir usûl ve uygun sözlü formüllerle Allah’ü Teâlâ’nın büyüklüğünü ve yüceliğini belirten; kulun zayıflığını ve güçsüzlüğünü, Allah’ü Teâlâ’ya olan bağımlılığını, şükrân ve minnettârlığını simgeleyen bir ibâdettir.2 Bütün bunlar, namaz merkezli ibâdetin lüzum ve önemini ortaya koymaktadır. Namaz kılanın, diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Böylece bütün ömür sermâyesini âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü tek ...

Ne Garip Değil mi?

Ne Garip Değil mi? -Dünyaya çıplak geliyorsun... -Makam-mevki, mal-mülk, çoluk-çocuk, eş, arkadaş, dost sahibi oluyorsun... -Gençlik, güzellik, dinçlik, azim, güç- kuvvet veriliyor... -Akıl-zekâ, irade sahibi oluyorsun... -Sonra birer birer bu nimetler elinden alınıyor. -Yaşlanıyorsun gençliğin, güzelliğin, gücün, kuvvetin gidiyor. -Azmin, iraden aklın, zekân da yavaş yavaş tükeniyor... -En sonunda ölüm geliyor. Her şeye "Elveda!" diyorsun. -Bütün bu nimetler sana emanet verilmişti. Emaneti Gerçek sahibine teslim ediyorsun. -Tekrar çıplak olarak dönüyorsun. Bir kefen alırsın o da kabirde çürür. Mahşerde çıplak diriltilirsin. Şimdi düşüncen nedir? Yarın için hazırlığın nedir? Allah hepimizi yarın için hazırlananlardan eylesin... -Öyleyse ey insanoğlu sen çok fakirsin... Hiçbir şeyin yok... Neyin var söyler misin? Neyine güveniyorsun? Bak hepsi emanetti... Hepsi geri alındı. Dünyaya çıplak geldin geriye çıplak gidiyorsun... ...

Deniz Feneri!

Deniz Feneri! Karanlık ve sisli bir gecede açık denizde yol almakta olan ufak bir savaş gemisinin kaptan köşkünde vardiya nöbeti tutan genç serdümen Temel, tam karşıdan üzerlerine gelmekte olan bir ışık fark etti... Hemen karşı tarafa sinyal göndererek; “Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz!” mesajını geçti... Anında karşıdan gelen cevapta;      “- Sen rotanı 30 derece batıya çevir!” cevabı gelmesin mi? Şaşırıp sinirlenen Temel kaptan bir mesaj daha gönderdi, karşıdan gelen gemiye: “Ben bir savaş gemisiyim! Seyirde önceliğe sahibim! Rotayı senin değiştirmen lazım... Ben aynı rotada seyredeceğim! Rotanı değiştirmezsen ateş açacağımı da unutma!” Karşıdan cevap anında geldi: “- Sen rotanı hemen 30 dereye doğuya çevirmezsen, birazdan kayalara bindireceksin!   Çünkü burası Deniz feneri!”

Miras Vasiyeti

Miras Vasiyeti Zengin bir köy ağası vefat eder. Vasiyeti açılır. Mallarının yarısını (1/2) büyük oğluna, dörtte birini (1/4) ortanca oğluna ve beşte birini (1/5) küçük oğluna bırakmıştır. Bütün mallar paylaşılır ancak Ortada 19 tane de “at” vardır. 19’u ne ikiye, ne dörde, ne de beşe bölmek mümkündür. Köyün en akıllı adamına gidip akıl danışırlar. Adam da onlara yardımcı olabileceğini söyler. Der ki: -“Benim de bir atım var. Alın bunu size veriyorum. Oldu mu 20 at? Yarısını sen al bakalım (10). Dörtte birini de (5) ortanca kardeşin alsın. Beşte birini de (4) en küçüğünüze verelim. On, beş daha on beş. Dört daha on dokuz. Verin bakalım şu bizim geriye kalan düldülü…

Ana Sütünün Üstünlüğü

Ana Sütünün Üstünlüğü Öğretmen, öğrenciye sormuş: -Yeni doğan çocuklar için ana sütü niçin inek sütünden daha yararlıdır? Öğrenci hiç duraksamadan cevabı yapıştırmış: -Ana sütü bir kere çok daha lezzetlidir. Ekşime mekşime yapmaz. Kedi içmez. Taşınması daha kolaydır. Üstelik ambalajı da çok nefistir!

Gülücükleriniz Daim Olsun!

Gülücükleriniz Daim Olsun! Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanım’a giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu: – Sorun nedir Ali? – Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum. İstek konusunda bilgi verilen müdür, Ali’ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu. Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı. – Söyle bakalım ali: 3×4? – On iki – Peki 6×6? – Otuz altı müdür bey! – Japonya’nın başkenti? – Tokyo. Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali’nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve müdür bu isteği kabul ettiler. Öğretmen sorulara başladı: – İneklerde dört tane, bende iki tane olan nedir? – Bacaklar öğretmenim! – Doğru! Peki; senin pantolonunun içinde olup, benim pantolonumun içinde olmayan nedir? Müdür bu soruya çok şaşırdı. – Cepler öğretmenim. – Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer ne...

Ön Yargılarımız ve Paradigma Değiştirme

Ön Yargılarımız ve Paradigma Değiştirme Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur. Örneğin trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç “Susun!” demeden yolculuğa devam ettiğinde; siz ona ‘ne gamsız adam!’ diyebilirsiniz. Ama sorsanız, onlar hastaneden geliyorlardır; bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır. Prof. Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna; “Şunların kafasına çantamı indiresim geliyor” , demiş. Oğlu, “Anne o adam Finlandiyalı, burada simültane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk”, demiş. Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergil...

Hayat Bir Rüya

Hayat Bir Rüya Bir adam, yürürken arkasından bir aslanın koştuğunu görür. Hızla kaçarken tam önünde bir kuyu görür ve hızla kuyuya iner. İpe sarılıp kuyuya inerken... Alt tarafta büyük bir yılan görür. Yılan hızla buna doğru yükselirken... Ne yapacağım? Der. Üstte aslan, altta yılan... O sırada iki tane fare... Biri beyaz diğeri siyah... İpi kemirmeye başlar. Her yerden başı belada iken bir anda bir yüzünde ıslak bir şey hisseder. Bir arı bir damla bal yüzüne bırakır ve balın tadı damağında iken… Uyanır. Oh be! Rüya imiş... Der. Bir seyyide anlatır. Rüyamın yorumu ne diye? Anlamadın mı? Der gülerek? Peşinden koşan aslan ölüm meleğidir. İçinde yılan bulunan kuyu senin mezarındır. Sarıldığın ip senin hayatındır. Beyaz ve siyah fare gece ile gündüzdür ömrünü kemirirler. Peki ya o bal nedir dersen? Dünyanın geçici lezzetidir, Ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur… (Alıntı)

Zikir ile ilgili Ayet-i Kerime’ler...

Zikir ile ilgili Ayet-i Kerime’ler... Bakara Suresi, 239. ayet: Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin. Al-i İmran Suresi, 41. ayet: (Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et." dedi. Al-i İmran Suresi, 58. ayet: Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz. Al-i İmran Suresi, 191. ayet: Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." Nisa Suresi, 103. ayet: Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kıl...