Kayıtlar

Onurlu Türk Subayı, Böyle Olur…

Onurlu Türk Subayı, Böyle Olur…   Kuzey Irak'ta ABD askerlerince Türk askerlerinin başlarına çuval geçirildiği utanç verici günden sadece 8 gün sonra, 12 Temmuz 2003 Saat 22.30'da Kosova Prizren'de, Barış Gücü'nde görevli Türk Yüzbaşı çarşıda dolaşırken: İnzibat olarak görevli Alman askerleri, kendisini tanımalarına rağmen Türk Yüzbaşı'yı durdururlar. Kimliğini göstermesine rağmen itekleyip küfür ederek silahını teslim etmesini isterler. Yüzbaşı reddeder ve Türk askeri silahını vermez, diyerek Alman askerine tokat atar. 4 Alman askeri, ellerindeki coplarla Yüzbaşı'ya saldırınca çevredeki Kosovalılar Türk Yüzbaşı'yı savunup Alman askerlerini Prizren sokaklarında kovalar. 4 Alman, sonunda kiliseye sığınmak zorunda kalır. Kosovalılar meydanları "Türkiye" , "Türkiye" , sloganlarıyla inletir. Aradan 14 yıl geçer. Mayıs 2017'te İncirlik üssünde Türk-Amerikan işbirliği adına ABD'li Albay Kevin Leahy, DAEŞ ile başarılı m...

Yeter ki Allah Teâlâ İle Beraber Ol!

Yeter ki Allah Teâlâ İle Beraber Ol!   Bıçak İsmail Aleyhisselâm’ı kesmedi, Ateş İbrahim Aleyhisselâm’ı yakmadı, Balık Yunus Aleyhisselâm’ı yemedi, Deniz Musa Aleyhisselâm’ı boğmadı… “Her nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir...” (Hadîd, 4) “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” (Tevbe, 40)

Peygamberimiz Aleyhisselâm’ın Ümmeti İçin Korktuğu 5 Şey

Peygamberimiz Aleyhisselâm’ın Ümmeti İçin Korktuğu 5 Şey             Abdullah bin Ömer’in Radıyallahu Anh şu rivâyeti de ahlâkî kıymetlerde yaşanan zaaf ve israfların nasıl bir helâk sebebi olduğuna dâir bâriz bir misâldir:             “Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bize yönelerek şöyle buyurdu:             “Ey Muhâcirler cemaati! Beş şey vardır ki onlarla mübtelâ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allah Teâlâ’ya sığınırım. Onlar şunlardır: 1)     Bir milletin içinde zinâ, fuhuş ortaya çıkıp nihâyet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka aralarında vebâ salgını ve daha önceki milletlerde vukû bulmamış başka hastalıklar yayılır. 2)     Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, (bereketin kalkması) geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların...

Makinistlere El Sallayan Tatlı Kız Çocuğu

Resim
Makinistlere El Sallayan Tatlı Kız Çocuğu Tatlı mı tatlı kızı metroya her bineceklerinde makinistlere el sallıyor ve karşılık verip vermeyeceklerini bekliyordu. Makinistlerin el salladığını görünce yaşadığı mutluluk ise paha biçilemezdi. Bir makinistin ona el sallaması muhtemelen günlerce onu sevindirecek. Onların bu mutluluğunu görünce biz de keşke yeniden çocuk olsak diyoruz. Basit mutluluklar özellikle günümüzde en ihtiyacımız olan şey haline geldi. Peki ya siz şu an ne olsa videodaki tatlı kız kadar sevinirdiniz?

Bunu Allah’ü Teâlâ’dan İste!

Resim
Bunu Allah’ü Teâlâ’dan İste!     Sehl-i Tüsterî Rahmetullahi Aleyh hazretlerinin bir çocuğu vardı. Çocuk ne zaman annesinden yiyecek istese, annesi ona: "- Bunu Allah’ü Teâlâ’dan iste!" derdi. Bunun üzerine çocuk secde için yere kapanırdı. Bu arada annesi çocuğun istediklerini hazırlar, gizlice yanına koyardı. Çocuk, annesinin bunu hazırladığını bilmezdi. Onun için Allah’ü Teâlâ’nın dergâhına dönerdi. Bir gün annesi evde yokken çocuğun canı bir şey istedi. Her zamanki gibi secdeye kapandı. Allah’ü Teâlâ ona lâzım olan şeyi gönderdi. Annesi geldiğinde duruma şaşırdı. "- Yavrucuğum bu nereden geldi?" diye sorunca, çocuk; "- Her zamanki yerden." diye cevap verdi.

Bırakma Beni!

Bırakma Beni!   'Hevâ'dan kaçmaya, ettim de yemin; Olmadım, yine de kendimden emin. Ey! Yüce Sahibim, Rabbül Âlemin, Nefsimle baş başa, bırakma beni!   Son buldu, kibirle büyük savaşım, Önünde eğildi, o mağrur başım. Gördün.. Beytullah’ta seldi gözyaşım, Rahmetinden mahrum, bırakma beni!   Kişi gâfil ise, kelâm nâfile, Kalpler mutmaindir, zikrullah ile. Şu fâni dünyada, bir nefes bile, Kur’ân’dan nasipsiz, bırakma beni!   İbâdet tahtımdır, hidâyet tâcım, Başka hiçbir tâca, yok ihtiyacım, Her an, her mekânda Sana muhtâcım, Kapında secdesiz, bırakma beni!   Artık avutmuyor, ne söz ne beste, Emrini bekliyor, ruhum kafeste. Vuslat kapısında, o son nefeste, Şehâdetten gâfil, bırakma beni!   Affın azâbından, bilirim yüce, Doksan dokuz ismin, dilimde hece. Sorgu sual, başlayınca o gece; Kabirde cevapsız, bırakma beni!   Yaklaşan bir gün var, şartları yaman; Kur’ân der ki; O gün, verilmez aman. Ey! Sıfatı Rahmân ve Rahîm olan; Mahşerde gölgesiz, bırakma beni! ...

Ey Zengin! “Mal Benim, Diyen!” Senin Değil Allah Teâlâ'nın

Ey Zengin! “Mal Benim, Diyen!” Senin Değil Allah Teâlâ'nın   Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Rahmetullahi Aleyh Hazretleri buyurdular ki: Hazret-i Ali Kerremallahu Veche'ye sormuşlar. Demişler ki: "Yâ Ali, zekât kaçta kaç?" demişler. "Size göre kırkda birini vermek, bize göre hepsini vermek. Hattâ üzerine kelleyi vermek…" demiş. Hâlâ sen paraya kıyamıyorsun, zekâtı vermeye. O zekâtını vermeye kıyamadığın paranın, yılan olacağını, yarın yevm-i kıyâmetde senin boynuna dolanacağını, hem Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim'de hem de hadîs-i peygamberîde Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem haber veriyor. " سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا se yutavvikûne mâ bahilû, onların bahl edip veremedikleri mallarını onların boynuna dolayacağız" diyor; Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm'de. Gene Ebâ Hureyre Radiyallahü Anh Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem'den rivâyet ediyor: "Zekâtı verilmeyen mallar, iki başlı yılan olur ve sâhibinin koynu...

Garip Babam

Garip Babam   Süzülür gözümden akıyor yaşlar, Garip babam geldi aklıma şimdi… Hasreti yüzümde çatılır kaşlar, Garip babam geldi aklıma şimdi…   Kim derdi ki bir gün çekip gidecek, Mezarın üstünde otlar bitecek, Bundan sonra ocak nasıl tütecek, Garip babam geldi aklıma şimdi…   Sarılıpta son kez sesin duymadan, Bırakıp herşeyi göçtü dünyadan, Uyanırken umutsuzca rüyadan, Garip babam geldi aklıma şimdi…   Anan baban yoksa yıkılır direk, Acılar içinde kavrulur yürek, Ellerim koynumda ahlar çekerek, Garip babam geldi aklıma şimdi…   Yakuti görünmez hasretin ardı, Babam varken o ev başka kokardı, Uzun uzun yüzümüze bakardı, Garip babam geldi aklıma şimdi...   Hacer Alioğlu Yakuti

Böyükler Bilir

Böyükler Bilir   Yalan-dolan ile devran sürmeyi Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. Milletin başına çorap örmeyi Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.   Rüşvet vermek, rüşvet almak nasıl şey Hazineden para çalmak nasıl şey Terlemeden zengin olmak nasıl şey Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.   Erken palazlanıp erken ötmeyi Değirmenler kurup baş öğütmeyi Hele meydan meydan adam gütmeyi Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.   Anlamayız kopya nedir, asıl ne Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne Üç kağıtta erkân nedir, usul ne Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.   Viski, votka çekip keyif çatmayı Dansöz kucağında stres atmayı Milleti bölmeyi, vatan satmayı Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.   Kaç tür hokkabazlık, kâhinlik varsa Kaç şeytanlık varsa, kaç cinlik varsa Dünyada ne hile, ne hinlik varsa Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.   Namussuzluk yapın derler... Yaparız El uzatır öpün derler... Öp...

Allah Teâlâ Sevgisi ve Korkusu

Allah Teâlâ Sevgisi ve Korkusu   İslâm'a göre, kul, Allah Teâlâ’yı hem sevmeli hem de Ondan korkmalıdır.   Cenab-ı Hak, insan ruhunda korku ve sevgi denilen iki mühim his yaratmıştır. İnsan bu hisleri yaratılış gayesine uygun kullandığı takdirde dünya ve ahiret saadetine nail olur. Cenab-ı Hakk’ın cemal ve rahmeti muhabbeti icap ettiği gibi, celal ve azameti de korkuyu iktiza eder.   Kul, Cenab-ı Hakk’ı sevmekle rahmetine mazhar olduğu gibi, Ondan korkmakla da azabından kurtulur.   Allah Teâlâ’yı sevmenin ölçüsü emirlerine riayet etmek, korkunun ölçüsü ise yasaklarından sakınmaktır. Bunların her ikisi de insanın saadet ve necatına vesile olurlar. Böylece insan ne Allah Teâlâ’nın rahmetinden ümit keser, ne de azabından emin olur.   İnsan Allah Teâlâ’yı sevmekle kalben tatmin olur ve vicdanen huzur bulur. Muhabbetin en önemli üç kaynağı “kemal, cemal ve ihsandır.” Cenab-ı Hakk’ın bütün sıfatları hem sonsuz kemalde hem de nihayet derecede güzeld...

Bu Mevtayı Nasıl Tanırdınız?

Bu Mevtayı Nasıl Tanırdınız?   Giderken alkolden girdi komaya; Meyhaneyi yurt sayardı bu deyyus. Yemin eder 'pazar’derdi, 'cuma'ya; Ağustos'u Mart sayardı bu deyyus.   'Ben dahiyim, eşim-dengim az’derdi; İnat için 'zemheri'ye 'yaz’derdi; Kuşa 'kirpi', kurbağaya 'kaz’derdi; Kel sıpayı kurt sayardı bu deyyus.   Nasipsizdi iman, edep, ahlâktan; Kin sağardı enayiden, ahmaktan; Biraz daha alçak idi alçaktan; Namertleri mert sayardı bu deyyus.   Tam sapıktı, şer yollara sapardı; Heykel diker, ilâh diye tapardı; Abdestsiz her yöne secde yapardı; Kıblegâhı dört sayardı bu deyyus.   Türklüğe düşmandı, hep kin güderdi; Yahudi'ye yaltakçılık ederdi; Hıristiyan ile yola giderdi; Ermeni'yi Kürt sayardı bu deyyus.   Görgü şahidiyiz, yalan yok hocam; Tek güzel huyunu bilen yok hocam; Geberip giden var, ölen yok hocam; Doğruluğu dert sayardı bu deyyus.   ( Abdurrahim Karakoç Rahmetullahi...

Vatan Haini

Vatan Haini   Kim askerimize, polisimize taş, molotof atıyorsa; ya Ermeni’dir, ya Rum’dur, ya Yahudi’dir. Ya da kâfir uşağı vatan hainidir. Hastalansa devletin hastanesine koşar, evi yansa itfaiyeye koşar. Biri dövse-soysa polise-askere koşar. Allah Teâlâ bu hain ve nankörleri ıslah eylesin; ıslah olmazlarsa kahrı perişan eylesin!   Kim askerimize, polisimize taş, molotof atıyorsa; ya Ermeni’dir, ya Rum’dur, ya Yahudi’dir. Ya da kâfir uşağı vatan hainidir. Hastalansa devletin hastanesine koşar, evi yansa itfaiyeye koşar. Biri dövse-soysa polise-askere koşar. Allah Teâlâ bu hain ve nankörleri ıslah eylesin; ıslah olmazlarsa kahrı perişan eylesin!