Kayıtlar

Zaman Gelsin

Zaman Gelsin   Dur hele sabret zamanı bekle! O gün hasbihal ederim senle… Henüz erken bir şey şöylemek için! Sabret hele zaman gelsin söylerim…   Bu yollarda çok yürüdük sen ile, Ölüm bile yalan geldi hep bize, Sorma bugün ne oldugunu bize, Sabret hele zaman gelsin söylerim…   Egilmeyip kırılan dalları düşün, Bükülmeyip vurulan başları düşün, Ne oldu diye sakın sorma bu işi, Sabret hele zaman gelsin söylerim…   Neler neler yaşadık neleri biz seninle, Nice işler çevirdik neler gördük seninle, Şimdi ters düşmeyelim bekle seninle, Sabret hele zaman gelsin söylerim…   Küsüp kırılma sakın tanırsın beni, Bilirsin canım dan çok severim seni, Lakin henüz erken sorma sebebini, Sabret hele zaman gelsin söylerim…   Siir olup dilim de kaldı gidenler, Aklımı fikrimi benden alıp gidenler, Bana vatan için sus sus dedi gidenler, Sabret hele zaman gelsin söylerim…   Memleket vatan ülke bayrak cıkarı, Ana dan baba dan yar dan yukarı, Gerçek vatan evlatlarının olmaz cıka...

Müceddid-i Elf-i Sânî

Müceddid-i Elf-i Sânî   Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan, İslâmın hasret ile, beklediği kahramân, Ma’şûkunun aşkından yanıp yanıp kül olan, Ağlasa yeri vardır, seni görmiyen zemân!   İlmîle, irfânîle, sâhib olan (sıla) ya, İki temel bilgiyi, vasleden bir araya, Dalıp ucsuz bucaksız, o mu’azzam deryâya, Ve bu zikr deryâsından en büyük payı alan!   Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der; Kimi uzakdan görür, mest olur, başı döner; Kimi yalnız seyreder, kimi bir katre içer; Bir sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!   Kur’ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin, Rûhlara şifâ olan, o mubârek sözlerin, Baş kumandanısın sen, velîlerin, erlerin! Ve (müceddid-i elf-i sânî) adını alan!   Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan, Ve cihânda bir tekdir, senin izinde kalan, (seyyid abdülhakîm) o, senin aşkınla yanan, Hurmetine nasîb et, bize şefâ’atından!   Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden, Sihirli bir k...

Değil midir?

Değil midir?   Ne düştün telâşa ey insanoğlu! En fazla yaşayan yüz değil midir? Yatı katı olan bey insanoğlu! Servetin üç arşın bez değil midir?   Kimse baki değil kalanı göster! Azrail’den mühlet alanı göster! Leylekle dost olan yılanı göster! Hayat bir muamma giz değil midir?   Yatarsın bir gün musalla taşına! Eşin dostun toplanırlar başına! Eyvah dersin yaşamışım boşuna! Ölüm nefes kadar tez değil midir?   ……………………..

Telefon

Telefon   Bir gün delinin biri… İki kulağı da yanmış bir vaziyette doktorun odasına girer. Doktor: “- Ne oldu?” diye sorunca. Deli: “- Ütüyü telefon zannettim!” Der. Doktor: “- Öteki kulağın niye yandı?” Deli: “- Telefonla ambulans çağırmak istemiştim!” der. Rabbim bizleri beden, akıl ve ruh sağlığı bozulanlardan eylemesin!

Ey İnsanoğlu! Bu Gidiş Nereye?

Ey İnsanoğlu! Bu Gidiş Nereye? Yazar: Raif Koçak İçerisinde yaşadığımız şu muazzam kâinat, tesadüfen meydana gelmemiştir. Yine bu kâinat; nefsin çeşitli arzularını tatmin etmek ve birtakım dünyalıklar edinerek, onlarla eğlenmek için de yaratılmamıştır. Bu muazzam kâinat; kudreti ve kuvveti sonsuz Allah Teâlâ tarafından, insanoğlu için bir kulluk ve imtihan mekânı olarak yaratılmıştır. Kâinatta yaratılan mahlûkat içerisinde; insanlar, hayvanlar, nebâtat ve cemâdat her ne varsa hepsinin yaratıcısı tarafından, kendilerine verilen vazifelerine göre belirlenmiş bir sistemleri, bir fıtratları mevcuttur. Âlemdeki gezegenlerin ve galaksilerin kendi içlerinde ve birbirleriyle olan münasebetlerinin de, dünya üzerinde deverân eden tabiat ve ekosistem dediğimiz düzenin de kusursuz bir şekilde işlemesi; bu kanun ve yaratılış sayesinde devam etmektedir. Kâinâtın vâr olma sebebi insan; insanın vâr olma sebebi ise Allâh’ı bilmek, Allâh’ı bulmak, O’nun rızâsına ermek, cennet ve cemâline nâil ve...

Bırakma Beni

Bırakma Beni   'Hevâ'dan kaçmaya, ettim de yemin; Olmadım, yine de kendimden emin. Ey! Yüce Sahibim, Rabbül Âlemin, Nefsimle baş başa, bırakma beni!   Son buldu, kibirle büyük savaşım, Önünde eğildi, o mağrur başım. Gördün... Beytullah’ta seldi gözyaşım, Rahmetinden mahrum, bırakma beni!   Kişi gâfil ise, kelâm nâfile, Kalpler mutmaindir, zikrullah ile. Şu fâni dünyada, bir nefes bile, Kur’ân’dan nasipsiz, bırakma beni!   İbâdet tahtımdır, hidâyet tâcım, Başka hiçbir tâca, yok ihtiyacım, Her an, her mekânda Sana muhtâcım, Kapında secdesiz, bırakma beni!   Artık avutmuyor, ne söz ne beste, Emrini bekliyor, ruhum kafeste. Vuslat kapısında, o son nefeste, Şehâdetten gâfil, bırakma beni!   Affın azâbından, bilirim yüce, Doksan dokuz ismin, dilimde hece. Sorgu sual, başlayınca o gece; Kabirde cevapsız, bırakma beni!   Yaklaşan bir gün var, şartları yaman; Kur’ân der ki; O gün, verilmez aman. ...

Ukayl el-Münbecî Rahmetullahi Aleyh Kimdir?

Ukayl el-Münbecî Rahmetullahi Aleyh Kimdir?               Ukayl el-Münbecî, 12. asırda yaşamış; “Münbec” denilen köyde medfun olduğu; bu sebeple kabri ziyaret yeri sayıldığı rivayet edilir.             İlim, edeb ve tasavvuf terbiyesiyle yetişmiş; “hâl sahibi bir velî” olarak kabul edilir.             Rivayetlere göre kerâmetleri görülmüş, talebeleri ve çevresi üzerinde derin tesir bırakmıştır.                  Ukayl el-Münbecî’ye Nispet Edilen Bazı Sözler / Hikmetler   ·        “Mârifet odur ki, ona kavuşmakla Allah’ü Teâlâ her şeyden üstün tutulur.” ·        “Bir kimse kendisi için üstünlük iddiâ eder veya söz söylemekte ileri giderse, o mârifet sahibi olamaz ve Allah’ı tanıyamaz.” ...