Posts

Showing posts with the label Türküsü

İhtilal Türküsü

İhtilal Türküsü   Karanlık zindanlar, karanlık zindanlar gün olur aydınlanır İsyan, isyan dalga dalga büyür Yiğitler pusatlanır, yiğitler pusatlanır dağlara yürür Üç bin yıllık, üç bin yıllık mülk kin Karanlık zindanlar, kara geceler Karanlık zindanlar, kara geceler İşkence altında, inler niceler İşkence altında, inler niceler Tabuttan evleri, tütmez bacalar Tabuttan evleri, tütmez bacalar Bir yaman yaradır, kanar Türkistan Çin zulmü altında, yanar Türkistan Bir yaman yaradır, kanar Türkistan Çin zulmü altında, yanar Türkistan Meşalesiyiz biz, kutlu davanın Meşalesiyiz biz, kutlu davanın Ölümü öldüren, yiğitler biziz Ölümü öldüren, yiğitler biziz Sanmayın vurmakla, tükeniriz biz Sanmayın asmakla, azalırız biz İntikam çiçeği, gül açar elbet Zalimden öcümüz, alınır elbet İntikam çiçeği, gül açar elbet Zalimden öcümüz, alınır elbet Ezansız kalmasın, minarelerim Ezansız kalmasın, minarelerim Töreler yaşasın, sonsuza değin Törele...

Cenk Türküsü

       Cenk Türküsü   Sabahlar olmadan çıktım köyümden, Ayrı düştüm yaranımdan evimden, Ne deyim vazgeçtim ben her şeyimden…   Vatansız malı mülkü niderim? Elimde süngüm cenge giderim!   Hısımlar komşular siz hoşça kalın, Ara sırada bir haber salın, Yurt için gidiyorum müsterih olun…   Ne yapım böyle imiş kaderim, Elimde süngüm cenge giderim!   Kara gözlü anam neden ağlarsın, Ağlarsın da yüreğimi dağlarsın, Sabaha doğru ben gideceğim, Akşamdan azığımı bağlarsın…   Ağlama kız ana Huda’mız kerim, Elimde süngüm cenge giderim!   Gel ey ela gözlü güneş yüzlü yar, Gidip de gelmemek gelip de görmemek var, Son olarak beni bir kerecik sar…   Vatanımdır şimdi benim sevgilim, Elimde süngüm cenge giderim!   Dedem kayıp olmuş Yemen çölünde, Amcam şehit oldu urum elinde, Babamın ruhu Çanakkale’de…   Beşikte bırakmış beni pederim, Elimde süngüm cenge giderim! ...

Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya: Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.   Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.   Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir: Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.   Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat: Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!   Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne? Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:   Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?   Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur. Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.   Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük? Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!   Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?   İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,   Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan: Ve ayrılık, anneden...