Posts

Showing posts with the label Köşk

Ey İnsanoğlu!

Ey İnsanoğlu!   Yeryüzünde nice sarayların, tahtların, hazinelerin sahibi oldun… Soylu oldun. Sultan oldun. Padişah oldun…   Her şey senin oldu. Sen, her şey oldun. Ama Sen, sen olmadın... Huzuru bulamadın...   Şöhretini, servetini, makamını hükmettin. Ama sen, kendini kurtaramadın...   Ordulara, ülkelere, krallara hükmettin. Ama sen, kendine hükmedemedin.   Döktüğün mazlum kanlarıyla tarihin yüzünü kızarttın. Ama senin, yüzün kızarmadı.   Şehvetinin azgınlığı karşısında dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar utandı... Hazreti Lut utandı. Ama sen, utanmadın!   Kibir ve bencilliğin girdabında döne döne yozlaştın... Ama sen kendinle yüzleşemedin...   Ekonomik yasaları, haramlarla doldurulmuş kasaları düşündün. Hep düşündün. Ama sen düşünür olamadın...   Ciltler dolusu kitaplar yazdın. Alim oldun. Alkışlandın. Ama sen ilminle amil olamadın...   Kendini ilâh edindin. Dünyanın geçici hazl...

Tavanı Çökmüş Cennet Köşkü

Tavanı Çökmüş Cennet Köşkü Gayet dindar bir karı koca vardı. Durmaz, dinlenmez, daima ibadet ve dua ederlerdi. Ne var ki, pek de yoksul insanlardı. Hemen her Allah’ın günü yarı aç, yarı tok yaşıyorlardı. Bu hal, seneler boyunca hep aynıydı Bir gün kadın dayanamadı artık ve kocasına dedi ki: “- Ne olur efendi, bir kere de dünyalık istemek için birlikte dua edelim, yalvaralım Hazret-i Allah’ımıza!” Hanımının teklifini uygun bulan adamcağız: “- Pekiyi!” dedi. “- Bu gece namaz kılar, tesbih çeker, dua ederiz!” Ve öyle yaptılar. Allah’tan biraz da dünyalık isteğinde bulundular. Duaları kabul edilmiş olacak ki, hemen ertesi sabah görevli bir melek kapılarını çalmıştı. Erkek merakla koştu, açtı kapıyı… Gayet güzel bir delikanlıydı gelen. Elinde bir torba vardı. “- Dünyadaki sevabınızın karşılığıdır bu. Hazret-i Allah’ın hediyesi!” dedi ve hemen uzaklaştı. Adam şaşkın şaşkın hanımının yanına döndü, ona da anlattı olanları, torbayı da gösterdi. “- Açsana efendi, açsan...

Tavanı Çöken Cennet Köşkü

Tavanı Çöken Cennet Köşkü Durmaz, dinlenmez, daima ibadet ve dua ederlerdi. Ne var ki, pek de yoksul insanlardı. Hemen her Allah’ın günü yarı aç, yarı tok yaşıyorlardı. Bu hal, seneler boyunca hep aynıydı. Bir gün kadın dayanamadı artık ve kocasına dedi ki: “Ne olur efendi, bir kere de dünyalık istemek için birlikte dua edelim, yalvaralım Hazret-i Allah’ımıza!” Hanımının teklifini uygun bulan adamcağız: “Pekiyi!” dedi. “Bu gece namaz kılar, tesbih çeker, dua ederiz.” Ve öyle yaptılar. Allah’ü Teâlâ’dan biraz da dünyalık isteğinde bulundular. Duaları kabul edilmiş olacak ki, hemen ertesi sabah görevli bir melek kapılarını çalmıştı. Erkek merakla koştu açtı kapıyı. Gayet güzel bir delikanlıydı gelen. Elinde bir torba vardı. “Dünyadaki sevabınızın karşılığıdır bu, Hazret-i Allah’ın hediyesi” dedi ve hemen uzaklaştı Adam şaşkın şaşkın hanımının yanına döndü, ona da anlattı olanları, torbayı da gösterdi. “Açsana efendi, açsana!” Ne var içinde bir görelim. Torbanın...