Posts

Showing posts with the label Bana

Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair

Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair   ``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’ Öyle değildi bu türkü bilirim Bir de içime -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyenBir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen Haberler bilirim mektuplar bilirim. Gamdan dağlar kurmalıyım Kayaları kelimeler olan Kırk ikindi saymalıyım Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından Baştan ayağa ıslanmalıyım Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım. İçimde kaynayan bir mahşer var Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde Ya da çamaşır sererken bahçelerinde Birden alıverirler kara haberini Okul dönüşü bir trafik kazasında Can veren oğullarının. Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin ...

Şu Altı Şeyi Muhafaza Garantisini Bana Verin…

Şu Altı Şeyi Muhafaza Garantisini Bana Verin…   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Hayatınız boyunca şu altı şeyi muhafaza garantisini bana verin, ben de size cenneti garanti edeyim: Namazı kılmak, zekâtı vermek, emanete riayet etmek, namusu (iffeti), karnı (mideyi) ve lisanı (dili) korumkatır.” (Taberânî, Evsat, 8/268) buyurdular.   1-   Namaz: Namaz, kulun Allah’ın huzuruna kabul merasimidir. Namazı anlayamayan, İslâm’ı anlayamamıştır. Namaz, insanı beş vakit tertemiz eder. Ahiret âleminin ilk durağı olan ve ilk hesap sorulma mekânı olan kabirde, en önce namazdan sorulacaktır. Eğer kişinin namazı tam ve düzgün ise diğer sorguları da düzgün gider, tersi durumda ise sorguları sıkıntılı geçer. “Namazı dosdoğru kılın, çünkü dosdoğru kılınan bu namaz sizi bütün çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyar.” (Ankebut, 29/45)   2-   Zekât: Dinen zengin olan Müslümanların üzerine farz olan bir ibadettir. Zekât, toplumda sosyal adaletin s...

Allah Teâlâ’dan Başka Sığınılacak Yok

  Allah Teâlâ’dan Başka Sığınılacak Yok · Ben Allah Teâlâ’ya acizliğimle gittim, o bana merhametiyle geldi. · Ben Allah Teâlâ’ya günahlarımla gittim, o bana affıyla geldi. · Ben Allah Teâlâ’ya dertlerimle gittim, o bana dermanıyla geldi. · Ben Allah Teâlâ’ya imkânsız dualarımla gittim, o bana mucizeleriyle geldi. · Ben Allah Teâlâ’ya hastalığımla gittim, o bana şifasıyla geldi. · Anladım ki O'ndan başka sığınak, O'ndan başka sığınılacak yok!

Allah’ım, Beni Bana Bırakma!

Allah’ım, Beni Bana Bırakma!   Allah’ım, beni bana bırakma! Kendi haline bıraktıkların rezil oldu, sefil oldu. Beni âciz aklıma teslim etme Ya Rabbi! Aklına güvenenler, aklıyla ancak ahmaklığını buldu.   Allah’ım, beni kendine yakîn et! Elçin Muhammed'e (Sallallallahü Aleyhi Vesellem) pek yakınken, uzak kalan Ebu Talib'e ne yazık oldu! Uzaklardan Sana yaklaşan Necaşi, ne iyi etti de Seni buldu.   Allah’ım, kalbimi aşkınla doldur, aşkınla ağlat, aşkınla güldür! Senin aşkınla açıyorsa; ancak gül, güldür. Sana açılmayan çiçeği soldur, gülü de soldur. Seni anmayan dili lâl et, isyankâr sesleri sustur!   Ya Rabbi! Ben âcizim, biçareyim. Âcizliğime katından bir çare indir. Beni kibirden, gururdan hep uzak kıl, Lütfunla kuşat beni, rahmetinle sevindir.   Ya Rabbi! Senden başkasına yönümü çevirme, N’olur ömrümü de yolunda son buldur. Kalemi Senin için tutayım, kılıcı da Senin için.   Ya Rabbi ölümümü hayırlı eyle, ...

Sultanım Kapında Bana da Yer Ver

  Sultanım Kapında Bana da Yer Ver   Çözülür dizimin bağı çözülür; Sultanım ismini duyduğum zaman... Gözyaşlarım sıra sıra dizilir; İsmini ağzıma aldığım zaman... Ezilir bedenim, ruhum ezilir; Sultanım ismini duyduğum zaman...   Sultanım kapında bana da yer ver; Sancağın altına girdiğim zaman... Ne olur boynumu bükük bırakma; Mahşer günü sana geldiğim zaman...   Bükülü bellerim, dilim tutulur; Yüreğime kızgın hançer sokulur; Kurudu dudaklarım, nutkum alınır; İsmini ağzıma aldığım zaman... Ciğerlerim parça parça bölünür; Sultanım ismini andığım zaman...   Sultanım kapında bana da yer ver; Sancağın altına girdiğim zaman... Ne olur boynumu bükük bırakma; Mahşer günü sana geldiğim zaman...

Allah’ım! Beni Bana Bırakma!

Allah’ım! Beni Bana Bırakma!   GÜN, nasıl başlarsa öyle gidermiş. Ruhumuzda uyuyan nice güzellikler gizli. Hepsi de uyandırılmayı bekliyor. Bunun için güneşin doğması, saatlerin çalması yetmiyor. Bu güzellikleri uyandırmaya, bazen hiçbir şey yetmiyor. Şükür ki, yarınlara dair emellerimiz yine de bitmiyor, tükenmiyor. Onlar da olmasa ne yapardık, nasıl yaşardık’ Allah’tan ki, bu ümit bazen bir söz, bazen de bir dua olup, içimize akıyor, ruhumuzu uyandırıyor. O anlardan birini bugün yaşadım. ‘Allah’ım! beni bana bırakma Adını dilimden uzak tutma,’   Diye diye, güne Allah ile, bu dualı sözle başladım.   İçimin güneşi doğmuştu artık. Açıldıkça açıldı, ruhu kat kat saran perdeler. Ve ardından Hira’nın sorusu geldi:   ‘Ömür nedir’’ diye soruyordu.   ‘Ömür, bu gündür,’ dedim.   Hira, bu defa, ‘gün nedir’’ dedi. ‘Gün mü’ dedim, ‘o, upuzun bir ömürdür.’ ‘Bir cümleyle açar mısın’’ dedi. ‘Bir cümleyle,’ dedim, ‘bir gün, Allah için yaşanmışsa eğer...